İlâhî feyz ve bereketin kalbe nakşolabilmesi
için, bütün zaman ve mekânlarda, husûsiyle seher vakitlerinde Rasûlullâh
-sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’le râbıtayı güçlendirmek
ve O’nun rûhâniyetinden hisseler alabilmek için salavât-ı şerîfenin
pek büyük bir ehemmiyeti vardır.
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hakîkatinde hayat bulan Hak dostları, salât u selâm getirmek ve bu vesîleyle Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e yaklaşmaktaki fazîletleri şöyle sıralamışlardır:
1- Emr-i ilâhîye imtisâl ile Cenâb-ı Hakk’ın ve meleklerin salavâtına muvâfakat edilmiş olur.
Âyet-i kerîmede buyurulur:
“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygambere çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salavât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin.” (el-Ahzâb, 56)
Allâh’ın, meleklerin ve ümmetin salât ü selamları arasında mânâ cihetiyle farklılıklar olduğu muhakkaktır. “Allâh’ın salâtı”, nebîsine rahmet edip onu yüceltmesidir. “Meleklerin salâtı”, Hazret-i Peygamber için istiğfar ve duâdır. “Müminlerin salâtı” ise, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hakkında duâda bulunmalarıdır.
2- Günahların affedilmesine vesîledir.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Kim bana bir defa salât getirirse, Allâh o kimseye on defâ salât eder, on hatâsı silinir ve on derece yükseltilir.” (Nesâî, Sehv, 55)
3- Kıyâmette Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onun yanında olur.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları; bana en çok salât ve selâm getirenlerdir.” (Tirmizî, Vitr, 21)
4- Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, salât okuyana mukâbelede bulunur.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Selâm veren kimsenin selâmına mukâbele etmem için Allâh, rûhumu bana iâde eder.” (Ebû Dâvud, Menâsik, 96)
5- Her salât getirenin ismi Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e arz edilir.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Yeryüzünde Allâh’ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (ânında) bana ulaştırır.” (Nesâî, Sehv, 46)
6- Salât ü selâm okuyan kimse, Allâh ve Rasûlü’nün muhabbetini diğer muhabbetlere tercih etmiş olduğu için, O’nun ahlâkıyla ahlâklanmada seviye alır, kötü ahlâktan kurtulur, fazîlete erer.
7- Nebiyy-i Ekrem’in kendisine olan muhabbeti arttığı gibi, onun da Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e olan muhabbeti devam eder ve katlanarak artar.
8- Allâh Teâlâ’nın Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile bize ihsân ettiği lutuflar, sayıya gelmeyecek kadar fazla olmasına rağmen, salât ve selâm ile Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in üzerimizdeki hakkını çok az da olsa ödemeye çalışmış oluruz.
9- Allâh Teâlâ’nın rahmetinin üzerimize inmesine vesîledir.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Kim bana bir defa salât ü selâm getirirse, bu sebeple Allâh Teâlâ da ona on misli merhamet eder.” (Müslim, Salât, 70)
10- Unutulan sözün hatırlanmasına sebep olur.
11- Duâların kabulüne vesîle olur:
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- namazdan sonra Allâh’a hamdetmeden ve Peygamber -aleyhisselâm-’a salât ü selâm getirmeden duâ eden bir adam gördü. Bunun üzerine:
“Bu adam acele etti.” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı ve şöyle dedi:
“Biriniz duâ edeceği zaman önce Allâh Teâlâ’ya hamd ü senâ etsin, sonra bana salât ü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde duâ etsin.” (Tirmizî, Deavât, 64)
Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyurulur:
“Duâ eden bir kimse, Peygamber’e salât okumadığı müddetçe duâsı perdelidir. (Hedefine ulaşamaz.)” (Münzirî, et-Tergîb ve’t-Terhîb, III, 165)
12- İlâhî itâba mâruz kalmaktan korunur:
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Yanında ismim zikrolunduğu hâlde bana salavât getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün.” (Tirmizi, Deavât, 100)
13- Allâh Teâlâ, Nebîsine salât eden kulunun işlerinde ona yeter ve onun hem dünya hem de âhiret kederlerini izâle eder.
Nitekim Übey bin Kâb -radıyallâhu anh- diyor ki:
“Hazret-i Peygamber’e:
«– Yâ Rasûlallâh! Ben sana çok salavât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?» diye sordum.
«– Dilediğin kadar yap.» buyurdu.
«– Duâlarımın dörtte birini salavât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?» diye sordum.
«– Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duâmın yarısını salavât-ı şerîfeye ayırayım.» dedim.
«– Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.
Ben yine:
«– Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?» diye sordum.
«– İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için iyi olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?» deyince:
«– O takdirde Allâh bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.» buyurdu.” (Tirmizî, Kıyâmet, 23)
Salât ü selâm getirmek, Hazret-i Peygamber’in rûhâniyetiyle irtibat kurmayı ve O’nun nûrundan istifâde etmeyi temin eder. Bu salavâtların mükâfâtı ise, kulun Hazret-i Peygamber’e olan muhabbeti ve ihlâsı mukâbilindedir.
Ey Rasûl, ey Nebî, sonsuz salât ve selâm sana olsun!..
Dahîlek yâ Rasûlallâh!..
KAYNAK: Osman Nûri Topbaş, Erkam Yayınları, İmandan İhsana TASAVVUF]
İslamveihsan.com
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hakîkatinde hayat bulan Hak dostları, salât u selâm getirmek ve bu vesîleyle Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e yaklaşmaktaki fazîletleri şöyle sıralamışlardır:
1- Emr-i ilâhîye imtisâl ile Cenâb-ı Hakk’ın ve meleklerin salavâtına muvâfakat edilmiş olur.
Âyet-i kerîmede buyurulur:
“Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygambere çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salavât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin.” (el-Ahzâb, 56)
Allâh’ın, meleklerin ve ümmetin salât ü selamları arasında mânâ cihetiyle farklılıklar olduğu muhakkaktır. “Allâh’ın salâtı”, nebîsine rahmet edip onu yüceltmesidir. “Meleklerin salâtı”, Hazret-i Peygamber için istiğfar ve duâdır. “Müminlerin salâtı” ise, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hakkında duâda bulunmalarıdır.
2- Günahların affedilmesine vesîledir.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Kim bana bir defa salât getirirse, Allâh o kimseye on defâ salât eder, on hatâsı silinir ve on derece yükseltilir.” (Nesâî, Sehv, 55)
3- Kıyâmette Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onun yanında olur.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları; bana en çok salât ve selâm getirenlerdir.” (Tirmizî, Vitr, 21)
4- Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, salât okuyana mukâbelede bulunur.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Selâm veren kimsenin selâmına mukâbele etmem için Allâh, rûhumu bana iâde eder.” (Ebû Dâvud, Menâsik, 96)
5- Her salât getirenin ismi Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e arz edilir.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Yeryüzünde Allâh’ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (ânında) bana ulaştırır.” (Nesâî, Sehv, 46)
6- Salât ü selâm okuyan kimse, Allâh ve Rasûlü’nün muhabbetini diğer muhabbetlere tercih etmiş olduğu için, O’nun ahlâkıyla ahlâklanmada seviye alır, kötü ahlâktan kurtulur, fazîlete erer.
7- Nebiyy-i Ekrem’in kendisine olan muhabbeti arttığı gibi, onun da Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e olan muhabbeti devam eder ve katlanarak artar.
8- Allâh Teâlâ’nın Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile bize ihsân ettiği lutuflar, sayıya gelmeyecek kadar fazla olmasına rağmen, salât ve selâm ile Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in üzerimizdeki hakkını çok az da olsa ödemeye çalışmış oluruz.
9- Allâh Teâlâ’nın rahmetinin üzerimize inmesine vesîledir.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Kim bana bir defa salât ü selâm getirirse, bu sebeple Allâh Teâlâ da ona on misli merhamet eder.” (Müslim, Salât, 70)
10- Unutulan sözün hatırlanmasına sebep olur.
11- Duâların kabulüne vesîle olur:
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- namazdan sonra Allâh’a hamdetmeden ve Peygamber -aleyhisselâm-’a salât ü selâm getirmeden duâ eden bir adam gördü. Bunun üzerine:
“Bu adam acele etti.” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı ve şöyle dedi:
“Biriniz duâ edeceği zaman önce Allâh Teâlâ’ya hamd ü senâ etsin, sonra bana salât ü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde duâ etsin.” (Tirmizî, Deavât, 64)
Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyurulur:
“Duâ eden bir kimse, Peygamber’e salât okumadığı müddetçe duâsı perdelidir. (Hedefine ulaşamaz.)” (Münzirî, et-Tergîb ve’t-Terhîb, III, 165)
12- İlâhî itâba mâruz kalmaktan korunur:
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Yanında ismim zikrolunduğu hâlde bana salavât getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün.” (Tirmizi, Deavât, 100)
13- Allâh Teâlâ, Nebîsine salât eden kulunun işlerinde ona yeter ve onun hem dünya hem de âhiret kederlerini izâle eder.
Nitekim Übey bin Kâb -radıyallâhu anh- diyor ki:
“Hazret-i Peygamber’e:
«– Yâ Rasûlallâh! Ben sana çok salavât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?» diye sordum.
«– Dilediğin kadar yap.» buyurdu.
«– Duâlarımın dörtte birini salavât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?» diye sordum.
«– Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duâmın yarısını salavât-ı şerîfeye ayırayım.» dedim.
«– Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.» buyurdu.
Ben yine:
«– Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?» diye sordum.
«– İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için iyi olur.» buyurdu.
«– Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?» deyince:
«– O takdirde Allâh bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.» buyurdu.” (Tirmizî, Kıyâmet, 23)
Salât ü selâm getirmek, Hazret-i Peygamber’in rûhâniyetiyle irtibat kurmayı ve O’nun nûrundan istifâde etmeyi temin eder. Bu salavâtların mükâfâtı ise, kulun Hazret-i Peygamber’e olan muhabbeti ve ihlâsı mukâbilindedir.
Ey Rasûl, ey Nebî, sonsuz salât ve selâm sana olsun!..
Dahîlek yâ Rasûlallâh!..
KAYNAK: Osman Nûri Topbaş, Erkam Yayınları, İmandan İhsana TASAVVUF]
İslamveihsan.com
0 comments :
Yorum Gönder