Aşk kelimesi sözlükte; müfrit
mahabbet, aşırı sevgi, sevginin son mertebesi, sevginin insanı tam olarak hükmü
altına alması, varlığın aslı ve yaratılış sebebi gibi anlamlara gelmektedir.
Aşk maddi ve manevi şekillerde
olur. Bir kadın yada erkek göz önünde bulundurularak zevki ve cinsi cazibe ön
planda tutulmak suretiyle oluşan aşk maddidir. Bu aşk genelde mecazidir. Hakiki
aşk ise, Allah aşkıdır.
Cenab-ı Hak bir kudsi hadiste,
“Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi arzu ettim, âlemi yarattım” buyurmaktadır
ki İlâhi aşkın kaynağı budur. Çünkü Allah"ı bilmek, tanımak ancak aşk ile
olur. Allah"ı gerçekten seven kişi O"nun yarattıklarını da aynı
şekilde sever. Yaratandan ötürü yaratılanı sever. Bu aşk güzele değil,
güzelliğedir. Herkesi, her şeyi sevmektir.
Sufilere göre tüm yüceliğine
rağmen akıl insanı tek başına Allah"a götüremez. Allah yolunda ne akla ne
de onun elini bulaştırdığı ibadetlere güvenebiliriz. İbadet, dua… bütün bunlar
Allah"a giden yolda yürüyebilmek için birer vasıtadır. Vasıtaya sarılmak
gayeyi elde etmek değildir. Allah"a varabilmek, aşk mertebesine
yükselmekle mümkündür. Aşk, ilâhi güzelliğin sarayına girmek için emin delil,
yolu yürüyebildiğimize inanılır tanıktır.
Aşk sevginin yoğun şeklidir ve
her sevgi aşk olarak nitelendirilmez. Sevgi damarlarda dolaşan kan gibi
maddi-manevi insanın bütün varlığına yayılırsa, o zaman aşktan sözedilebilir.
Mevlana aşkın tanımının herkese
göre değiştiğini, kendisine göre ise aşkın dermanı olmayan bir dert olduğunu
belirtir.
Mevlana aşkı yokluk alemine adım
atmak olarak ifade eder:
“Aşk ruhun nurudur, sevgi sabah
şarabımdır benim; aşk öyle ümittir ki bütün ümitler onda toplanır.
Aşk nedir bilir misin?
Ben"i, biz"i, varlık davasını bırakmaktır; güzellikleri, güzellikleri
yaratanda her dileği, her isteği yok etmektir
Mevlana"ya göre aşk gerçek
varlığa ulaşabilmek için diğer her şeyden vazgeçebilmektir. Çünkü ancak maddi
varlıklardan geçildiği taktirde gerçek varlığa ulaşmak mümkün olmaktadır.
“Aşk ölümden kurtuluştur, baştaki
taçtan düşme korkusundan emin oluştur.
“Aşk dileği, isteği, yapıp
yapmamak arzusunu, iradeyi, ihtiyarı terk etmektir
“Aşk, göğe uçmak, her solukta
yüzlerce perdeyi yırtmaktır.
İlk solukta nefisten
kurtulmaktır, ilk adımda ayaktan geçmektir aşk.
Şu dünyayı görülmemiş saymaktır,
kendi gözünü görmektir aşk.
Mevlanaya göre aşkın tercümanı
yine aşktır. Aşk hayatın aslıdır ve Mevlana"ya göre aşk ister Hakk"la
ister halkla olsun, karşılıklı yaşanır, tek taraflı olmaz.
Mevlana aşkın anlaşılmasının çok
zor olduğunu ve cihanda kapalı kalmış bir sır olduğunu ifade eder.
Aşk, insanın manevi alanda
ilerleyebilmesi için ruhunun gerekli olduğu gıdadır.
Aşk, çorak toprağı gül bahçesine
çevirir.
Aşk varlıktan sıyrılmaktır:
“Sofi dedi ki: “Yürü git be… sen,
manasız bir suretten ibaretsin… sen varlık peşinde koş, aşık değilsin sen.
Aşığın gıdası, ekmeksiz ekmeğe
âşık olmaktır. Aşkında doğru olan kişi, varlığa bağlanmaz.
Âşıkların varlıkla işi yoktur…
âşıklar, kârı sermayesiz elde ederler.
Kanatları yoktur, âlemin
etrafında uçarlar… elleri yoktur, topu meydandan kaparlar!
Mana kokusunu duyan o yoksul da
eli kesik olduğu halde zembil örerdi ya!
Âşıklar, yoklukta çadır kurarlar…
onlar, yokluk gibi renktedirler, bir tek ruhları vardır onların!
Mevlana beşeri aşkı küçümseyerek
insanın asıl gayesinin ilahi aşka ulaşmak olduğunu ifade etmektedir.
“Elinin gözünün, ayağının çift
olması yerindedir. Ama gönül ve sevgili iki olunca iş değişir, bu uygunsuz
düşer. Sevgili bir bahanedir. Sevgili yalnız bir bahanedir. Sevgili yalnız bir
Tanrı"dır. O"nu iki sananlar ancak ateşe tapanlarla inkarcılardır.
Mevlana"ya göre asıl aşk
yaratıcıya duyulan aşktır.
“Onun aşkını seç ki bütün
peygamberler, onun aşkıyla kuvvet ve kudret buldular, iş güç sahibi oldular
dizeleriyle bunu çok güzel bir şekilde ifade etmektedir.
“Aşk renge ve kokuya bağlı
(zahiri) olursa, o aşk değildir. Kişiye bir utançtır. Diyerek Allah aşkı
dışındaki aşkların gerçek anlamda aşk olarak ifade edilemeyeceğini
belirtmektedir.
“Zannetmeyesin ki ben varlıkta
ikilik görüyorum. Her an yeni bir ilham yeni bir gelişme buluyorum kendimde.
Görüyorum ki benim canım da, gönlüm de sensin. Gözüm, başım, bütün benliğim hep
sensin.
“… sen onun dışında değilsin, sen
kimi arıyorsun? dizeleriyle Mevlana Allah"ın insanın içinde olduğunu ifade
etmektedir.
Mevlana aşk ile kendinden
geçtiğini şu dizelerle ifade etmiştir;
“O şarabı içitim ki can, onun
kadehidir;
O şarapla sarhoş oldum ki akıl,
ona deli divane olmuştur.
Bir duman geldi, bürüdü beni,
ateşledi beni
O mumdan ki güneş, ona pervane
kesilmiştir.
“Tanrı aşkından hiçbir ziyan
görmiyeceksin. Nerde cansız kalacaksın? Sen kendin can olacaksın. Önce
göklerden yere inmiştin. Sonra da yerden göklere gideceksin. Mevlana bu
dizelerle insanın tekrar Tanrı katındaki yüksek derecesine Aşk ile
ulaşabileceğini belirtmektedir.
Mevlana yeryüzündeki her şeyin
Allah aşkıyla dolu olduğunu şu dizeleriyle ifade eder:
“Havada, ovada gördüğün her
zerre, iyi bakarsan bizim gibi âşıktır. Gönlü hoş olsun, paslı olsun hiçbir
zerre yoktur ki o ezeli ve ebedî güneşten başı dönmüş olmasın.
Mevlana, asıl olanın
Tanrı"ya olan aşk olduğunu, surete olan aşkın ise gelip geçici olduğunu
belirtmektedir.
Mevlana şu dizeler ile Tanrı
aşkından başka her şeyin gelip geçici ve boş olduğunu ifade etmektedir:
“En güzel olan (Güzeller güzeli)
Tanrı"nın aşkından başka ne varsa can çekişmeden ibarettir, hattâ şeker
yemek bile!
“Aşk, kimseye niyazı ve ihtiyacı
olmayan Allah"ın vasıflarındandır. Ondan başkasına âşık olma, geçici bir
hevestir. Dizeleriyle aşkın yalnızca Allah"a ait bir vasıf olduğunu belirtmektedir.
Mevlana"ya göre Aşk
kendinden geçmektir;
“Hekime gittim, sordum: Aşk
hastalığına tutulmuş zavallıya ne buyursun? Ey keskin görüşlü üstad! Bana dedi
ki: sıfatlarından geç, varlığını yok et! Yani neyin varsa hepsini dışarı at.
İyice bir sarhoş olayım diye yâre uğradım. Çekil kapımdan dedi. Şimdi sarhoşluk
zamanı mı? Hayır, aç kapıyı; ben sarhoş değilim dedim. Öyleyse git dedi, Madem
ki kendindesin, varlığından geçmemişsin demektir.”
İnsan ancak ilahi aşk sayesinde
benliğinden sıyrılarak gerçek varlığa kavuşmuş olur.
“Ey bu cihanın canı ile diri olan
zavallı; Yazıklar olsun sana niçin böyle yaşıyorsun? Aşıksız yaşama ki
ölmeyesin. Bâri aşk yolunda öl ki, ebedi hayata kavuşasın!
Aşk gamı kederi alıp götürür:
“İsterse her iki cihan gam
dikenleriyle dolsun. Devenin dikenden ne korkusu olur. Can ve cihan, keder ve
üzüntülerle bulaşsa bile yine tertemiz kalır. Çünkü aşk temizleyicidir.
Mevlanaya göre aşık, kendi
benliğinden geçen, varlığı terk eden kimsedir.
Dünyaya aşık olan kişi mevlanaya
göre maskaralaşmakta ve başkalarına kul köle olmaktadır.
“Kül âşığı olanlar, bu cüz"e
müştak olmazlar, Cüz"e müştak olan, külden mahrum kalır.
Cüzü, cüze âşık olunca mâşuku,
çabucak küllüne gider, âşık ayrılığa düşer.
Cüz"ü seven, maskaralaştı,
başkalarına kul oldu. Denize düştü, boğulmak üzere; eline geçen ota yapışmakta.
O zayıf mâşuk, hakim değildir ki
âşığın derdine derman olsun. Efendisinin işini mi görsün, kendi işini mi?
Mevlana dünyada herkesin farklı
sevgilere yöneldiğini şu dizeleriyle ifade etmektedir:
“Acı, tatlı dudakların tesiriyle
tatlılaşır, diken, gül bahçesi dolayısıyla gönül çeker bir hâle gelir.
Ebu Cehil karpuzu, sevgili
yüzünden hurma kesilir, ev, evdeki dost yüzünden ova olur,
Gül yanaklı, ay yüzlü bir
dilberin vuslatı ümidiyle nice nazeninler diken zahmetini çekerler.
Ay yüzlü sevgilisi yüzünden
niceler sırtı yaralı hamal olmuştur.
Gece gelsin de ay (yüzlü
sevgilinin) yüzünü öpsün diye demirci, yüzünü simsiyah etmiştir.
Esnaf gönlüne bir serviyi
diktiğinden akşama kadar dükkanda çarmıha çakılmış gibi bekler durur.
Tacir, deniz demez, kara demez
yürü durur ama evinde oturan bir sevgilinin aşkıyla koşup yeler.
Görüldüğü gibi aşk gönle açılan
bir kapıdır ve o kapıdan içeriye girmek kolay değildir. Aşkın ne olduğunu
bilmek onu yaşamakla mümkün olmaktadır. İnsanın olgunlaşması esastır ve bu
olgunluğa ulaşmak ancak ilahi aşkın cezbesiyle olur. Bu ise yaşamayı yani
kötülüklerden arınmış bir gönülle yaşamayı gerektirir. Heves ve isteklerden
dünyaya bağlılıktan kopmayı gerektirir. İnsanı insan yapacak olan da bu aşktır.
0 comments :
Yorum Gönder