Herşeyde O’nun isimlerinden bir isim mevcuttur, herşeyin ismi
O’nun ismindendir.
Kazayı engelleyen dua, yine kazayı önlemesi mukadder olan duadır.
Ahireti isteyene dünyada zühd gerekir; Allah’ı isteyene ise ahirette zühd gerekir.
Amelinin karşılığında ödüllendirilmeyi bekleyen, muhlis değildir.
Ademoğlunun başına gelen her türlü belâ, Rabbinden şikayet etmesi yüzündendir.
Nefsine hiçbir hâli ve makamı nispet etme!
Bu işin başı Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmek, son noktası ise bütün nesneler ve davranışların birbirinin aynı olmasıdır.
Ârif hem dünyada, hem de ahirette yabancıdır.
Dünya nefislerin, ahiret kalplerin, Allah ise sırların sevgilisidir.
Mümin dünyada, zâhid ahirette gariptir. Ârif ise Allah’ın dışındaki her yerde gariptir.
Dünya hikmettir, ahiret ise kudret. Hikmet alet ve sebeplere ihtiyaç duyar, kudret ise duymaz.
Bu ilim [tasavvuf ilmi], kitap sayfalarından değil, Allah erlerinin ağzından alınır.
İlim öyle bir şeydir ki sen bütün varlığını ona adadığın zaman o sana ancak bir parçasını verir.
Sûfîler Allah Teâlâ’nın Kendisinden başka bir şey istemezler. Onlar nimeti değil, nimet bahşedeni, halkı değil Hâlık’ı isterler.
Kader üzerinde durup onu delil göstermemiz uygun değildir. Bilakis biz çalışır, çabalar ve ne itiraz, ne de tembellik etmeyiz.
Allah’ın takdirini O’nun aleyhine delil yapmayın; çalışın, çabalayın.
Yolculuk, kalbin yolculuğudur. Vuslat, sırların vuslatıdır.
Sâlihlerden birisine “Neyi arzu ediyorsun?” diye sorulduğunda, “Arzu etmemeyi arzu ediyorum.” diye cevap verdi.
O’nu tanısaydınız, O’nun önünde dilleriniz lâl kesilirdi; kalpleriniz ve diğer uzuvlarınız her halinde edepli olurdu.
Rabbinizin kereminden dileyin, icabet etse de etmese de O’ndan isteyin. Çünkü O’ndan istemek ibadettir.
Derdi de yaratan O’dur, devayı da. O kendisini öğretmek için belâya mübtela kılar. Böylece hem belâ verebileceğini, hem de bunu kaldırabileceğini gösterir.
Belâlar kula Cenab-ı Hakk’ın kapısını çalmayı öğretir.
Kur’an’ın iki yönü vardır: O’nun elinde olan yönü, bizim elimizde olan yönü.
İlim kılıç, amel el gibidir. El olmadan kılıç kesmez. Kılıç olmadan da el kesmez.
Allah’ı
tanıyan O’nu sever. O’nu seven O’na uyar.
Şöyle denilmiştir: “Şeriatın şahitlik etmediği her hakikat zındıklıktır.”
Dünya herkesi boğacak kadar engin bir denizdir.
Allah Teâlâ rızıkların taksimini bitirmiştir. Rızıkta zerre miktarı artma ve eksilme olmayacaktır.
Akıllı kimse ölümü düşünen ve kaderin getirdiğine razı olandır.
Günahların kötü bir kokusu vardır. Allah’ın nuru ile bakanlar bunu anlar, fakat halktan gizler, onları rezil etmezler.
Nasibin olanı kaybetmezsin, onu senden başkası yiyemez. O başkasının nasibi olmaz. Nasibini ona hırs göstermekle elde edemezsin.
Veliliğin şartı gizlenmek, nebiliğin şartı açıklamaktır.
Sûfîlerden biri demiş ki: “İnsanlar hakkında Allah’a uy, Allah hakkında insanlara uyma!”
Faydayı ve zararı Allah’ın dışındakilerden bilenler Allah’ın kulu değildir.
Eğer O’nu bilseydiniz başkasını inkar eder, sonra da O’nun gayrısını O’nun vasıtasıyla bilirdiniz.
Allah’a ancak, O’ndan başka herşeyi terkeden kimseler yaklaşabilir.
Hakk’ı bulursan eşyayı ondan görürsün. Ne düşmanın kalır, ne üzerinde hakkın olan biri.
Sûfîler ‘niçin’i, ‘nasıl’ı, unutarak, kendilerini Rablerinin önüne atmışlardır.
Kulun kalbi Rabbine erince Rabbi onu kimseye muhtaç etmez.
Bir şeyi hatırlamak Allah’ı unutturuyorsa, o şey o kişi için uğursuzdur.
Hak’tan korkanın korkusu arttıkça kalbi ona korkuyu unutmayı öğretir. Onu Hakk’a yakınlaştırır. Ona müjdeler verir.
Geçim yollarının yaratıcısını unutup geçim yollarına takılıp kalan, bakiyi unutup fani ile sevinen kimse ne kadar da cahildir!
0 comments :
Yorum Gönder