Şeytanın insanlardaki en büyük
tasarrufu bedenidir. O da beden silahını kullanarak insanlarda olumsuz
davranışları ortaya çıkartır.
Kişi kendini bir beden olarak
algılama hatasına düştüğü andan itibaren, şeytanın en büyük aldatmacasıyla
karşı karşıya kalır. Şeytanın vesveseleriyle birlikte, bedenin tüm ihtiyaçlarını,
kendi ihtiyaçları olarak görmek yanlışına düşer. Bedeninin haz aldığı, zevk duyduğu
her şeyin kendine ait olduğunu zanneder. Bedenlerimizin yaşayabileceği tek
hayat, yaşamış olduğumuz bu dünyadır. Kişi kendini bir
beden olarak kabul ettiği andan itibaren, bu hayata tamah başlar. Kendini beden
olarak kabul ediyorsa, onun yaşayabileceği bu hayat da kendisine cazip
gelecektir. Tutkulu bir şekilde bir dünya sevgisi başlar. Bu dünyanın
nimetlerinden uzaklaştıkça kendisini mutsuz hisseder. Müminin korkmaması
gereken ölüm olayı, onun için ızdırap olmaya başlar. Bunu hatırladıkça gamlanmaya
ve kederlenmeye başlayacaktır. Bedenini sevdiği gibi bu dünyayı da çok
sevecektir. Her insan sevdiklerinden ayrılırken üzüntü içinde kalır. Bir
insanın en çok sevebileceği şey ise canıdır. Yani bedeninin yaşamasıdır. Bundan
kopuş fikri, onu buhrana sokmaya yeter de artar bile.
Dünya sevgisi insanı gerçek
hayatından uzaklaştırır. Dünya sevgisi; gerçekte bu beden olmadığı ve
kendisinin başka bir dünyaya ait olduğu, burada kısa bir misafirlik geçireceği
fiillerinin oluşmasına engel olur. Bu durum İçişinin yaşaması gereken hayatı,
ortaya koymasına manidir. Bu dünyada kalacağı kısa bir süre için, amansız bir
mücadele içine girer. Bütün hayatı kaos ve bunalım içinde geçer. Eline geçirdikleriyle
sevinir, kaybettikleriyle de üzülür. Tüm yaşantısı bu
dünya için, kurduğu hayaller ve umutlar üzerinedir. Daha bu dünyadayken
cenneti de cehennemi de yaşamaya başlar.
İnsanların şeytanın bu
etkilerinden uzaklaşıp mutlak yaratıcıya yönelebilmesi ve henüz bu dünyadayken
ebedi saadete ulaşabilmesi için en önemli şart kişinin mümkün olduğu kadar,
kendini beden kaydından kurtarmasıdır. Bedenin her ihtiyacım kendi ihtiyacı
imiş gibi karşılamaya çalışmaktan ve hayatın onun isteklerinden ibaret olduğu
fikirlerinden uzaklaşmalıdır.
İnsan bedeninin en zayıf
noktaları, yemek yeme, uyku ve şehvettir. Bu üç isteğin mümkün olan en alt
limit düzeye indirilmesi gerekir. İnsan denilen bu varlık “yemek için yaşa”fikrini
kırmadığı sürece, diğer iki kuralı da yerine getiremez. Kişi, çok yediği
takdirde çok da uyuyacaktır. Çok uyuduğu ve yediği takdirde vücut tüm enerjiyi
kendisinde depoladığı için ve bunu tüketecek bir yer de bulamadığı için şehvet
istekleri artacaktır. Şeytanın da insanı tuzağa düşürebileceği en kolay
konulardan birisi şehvettir. Şehvetin önünü kesmediğiniz sürece şeytanın
taarruzuyla karşı karşıya olursunuz.
Az yemek az uykuyu sağlayacak
az uyku ise şehvet dâhil kişiyi birçok fenalıktan uzak tutacaktır. Bunları
kontrol edebildiğimiz sürece kibir, haset ve dünya sevgisi gibi insanı kemiren
bu kurtlardan uzak kalmış oluruz.
Şeytana karşı önlem almanın
ikinci ve en büyük yolu şeytandan Allah Teâlâ’ya sığınmaktır. Kişi günah
işlediğinde ya da işleme tehlikesinin bulunduğu anlarda ve tüm hayatı boyunca
Allah Teâlâ’ya sığınmalı, karşılaşacağı tüm fenalıklardan kurtulmak için ondan
yardım istemelidir.
Şeytandan, duaları ya da
ayetleri nakarat gibi tekrar ederek kurtulamazsınız. Gerçek bir yöneliş
olmadığı sürece sorunlarınızdan asla uzaklaşamazsınız. Dinimizin “adıyla” iman etmeyi öğrenmeliyiz. İslam,
kelime manası itibariyle teslim olmak demektir. Fakat ne çare ki hiçbirimiz bunu kendi
hayatımıza sindirmiş durumda değiliz. Allah Teâlâ’dan gerçekten korkanlar ve
onu gerçekten sevenler, bu söylediğimiz teslimiyeti gerçekleştirebilir. Bunun
oluşması için önce, yaratıcı olarak tanımladığımız varlığın kim olduğunu öğrenmemiz
gerekmektedir.
Bu
teslimiyet ruhuyla dualarımızı okur, onları Cenab-ı Hakk’la aramızda bir köprü
olarak kullanırsak, o zaman sonuç almamız mümkün olur. Aksi takdirde
yaptıklarımız nakarattan öteye geçmeyecektir.
Şeytandan uzak kılmayla ilgili
olarak önerdiğimiz ayetleri aşağıda vermeye çalıştık. Bu ayetleri,
karşılarında yazdığımız miktarları kadar okumaya gayret gösterirsek olumlu
sonuçlar alabiliriz.
Araf suresi ayet 200: “Eğer şeytan sana
vesvese vermeye kalkışırsa Allah Teâlâ’ya sığın, şüphe yok ki o her şeyi duyar
ve bilir.” (300 defa)
Araf suresi ayet 201: “Allah Teâlâ’dan
korkanlar şeytanın vesvesesine uğrayınca Allah’ı anarlar ve hemen gerçeği
görürler.” (100 defa)
En-nahl suresi, ayet 99: “İnananlara ve Rablerine
dayananlara onun gücü yoktur.” (100 defa)
En-nahl suresi, ayet 100: “Onun gücü sadece
kendisini dost tutanlara ve Allah Teâlâ’ya ortak koşanlaradır.” (Şeytanın,
inanan ve Rablerine dayananlara tesir etmeyeceği, ancak kendisine uyanları ve
onu Allah Teâlâ’ya ortak koşanları etkileyeceği belirtiliyor. Prof. Dr.
Süleyman Ateş tefsiri. 3. cilt,sf.1449)
(100 defa)
İsra suresi, ayet 65: “Benim gerçek kullarım
var ya senin onlar üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur. Rabbin vekil olarak
yeter.” (500 defa)
Saffat suresi, ayet 7: “Onu itaatten çıkmış her
türlü şeytandan koruduk.” (1000 defa)
El-mü’minun suresi, ayet
97: “De
ki; Rabbim, şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım.” (500
defa)
El-mü’minun suresi, ayet
98: “Rabbim,
onların yanımda bulunmalarından sana sığınırım.” (1000
defa)
Sad suresi, ayet 41: “Kulumuz Eyyub’u da
hatırla! O şöyle seslenmişti: Gerçekten şeytan bana çok yorgunluk verdi.”(100
defa)
Sad suresi, ayet 78: “Ve muhakkak hesap
gününe kadar lanetim senin üzerinedir.” (1000 defa)
Mücadele suresi, ayet 10: “O kötü gizli
konuşmalar, iman etmiş olanları üzüntüye sokmak için sadece şeytandan gelen
şeylerdir. Allah’ın izni olmadıkça müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler
onun için, Allah Teâlâ’ya tevekkül etsinler.” (100 defa)
Cinlerin Tesirinden Kurtulma
Yolları.
Cinlerin
tesirinden kurtulmak ve onların insanlar üzerinde ortaya koymuş olduğu fizik
ötesi birtakım müdahalelere engel olabilmek için, şeytanla mücadelede
izlediğimiz yolun ters istikametini seçmeliyiz. Şeytanın,
insan üzerindeki etkisinin kırılabilmesi için, kişinin bedenle ilgili olan
şartlanmalarının ortadan kalkması gerektiğini ifade etmiştik. Bunları yaparken
ölçüyü biraz kaçırdığımız zaman, beş duyuda, gayb âlemine bir kapı açılır. Bu
kapı, ya kişinin ortaya koymuş olduğu bir psikolojik travmayla ya da yeme,
içme ve uykudan tamamen kendini keserek beş duyu algısının verdiği sınırın
ötesine geçmekle açılır.
Bireyin, beş duyu algısının
dışında başka bir algı meydana getirmesi, cinlerin bulunduğu boyutla da ilişki
kurmasını kolaylaştırır. Böyle bir durumdaki kişi cinlerin etkisine çok açık
bir hale gelir. Cinlerin, insanlar üzerinde tasarrufta bulunabilmeleri için
belirli şartların oluşması gerektiğini ifade etmiştik. Bunları tekrar
hatırlayalım:
Bu şartlar; ateşli hastalık, ani bir
korku, derin bir üzüntü ve tasa durumu, çok yakın birini kaybetmegibi
olaylardır. Kişi bunlarla karşılaştığında, yemeden içmeden ve uykudan kesilir.
Bu düzenin tamamen bozuluşu ve bu düzensiz duruma karşın İçişinin Allah
Teâlâ’ya sığınmaksızın ortaya koyduğu tavır ve davranışlar, onun cinlerin
elinde tutsak olmasına yol açar.
Şeytanla mücadelede ortaya
konulması gereken davranışlar belirli bir amaca yönelik olmalı ve kişi itidal
(orta yol) üzere olmalıdır. Ancak, yukarıda bahsettiğimiz durumlarda amaçsız,
kontrolsüz bir davranış söz konusudur. Hal böyle olunca da kişi cinlerin
maskarası olmaktan kurtulamaz. Riyazat yöntemiyle, tasavvuf ehlinden olan
birçok insanın sapıtmasının nedeni, işte biraz önce bahsettiğimiz kontrolsüzlük
durumudur.
Cinlerin etkisinden kurtulabilmenin
ilk yolu, kişinin yeme, içme, uyku ve sosyal faaliyetlerinin düzenlenmesidir.
Bireyin, cinlerin dünyasına açılan beş duyudaki algı açılımını kapatması,
onların dünyasından gelebilecek etkileri kısıtlamasını sağlar. Bunlar
yapılırken diğer taraftan da mistik birtakım yöntemler kullanılarak bu durum
desteklenirse, kısa zamanda sonuç alınır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken
en önemli husus, İçişinin yeme, içme, uyku ve sosyal faaliyetlerinin bir an
önce normal hale getirilmesidir. Bunlar normal düzeye getirilmediği sürece,
ortaya konulan yöntemlerin hepsi geçici olacaktır. Bir süre için cinlerin
etkisinden uzaklaşılır. Ancak problem tekrar nükseder.
Beş duyudaki, dış dünyaya
açılan pencerenin daraltılmasının ilk yolu, yemek yeme ve su içmenin normal
düzeye çekilmesidir. Yemek yeme ve su içme normal hale geldiğinde, hatta
biraz da fazlalaştırıldığında uyku da düzene girmiş olur. Uyku düzene girdiği
takdirde de bu rahatsızlığa yakalanmış olan kişilerin sosyal hayattaki
faaliyetleri normale dönmeye başlar. Bütün bunlar yapılırken, ayetlerden,
dualardan ve uzun yıllar önce bu konuyla uğraşmış olan havas ulemasının ortaya
koymuş olduğu tılsımlardan faydalanılabilir.
Bu konuyla ilgili önerilerimizi
aşağıda sunmaktayız. Yazılan tılsımlar, dualar ve ayet formları çok önceleri
yaşamış havas ilmi ulemalarına aittir. Bu konuyla ilgili, bugüne kadar
toplayabildiğimiz ve işe yararlılığı test edilmiş bilgileri sunmaya çalıştık.
Cinlerin Verdiği
Rahatsızlıklarda Okunabilecek Sureler:
1. 313 Ayet’el Kürsü
2.111 Nas
3. 111
Felak
4. 41 Cin suresinin ilk üç
ayeti
5. 7 Fatiha Bu sureler 21 gün boyunca, mümkünse rahatsız
kişi tarafından her gün tekrar edilmeli,
6. 101 İhlas
7. 21 Besmele
Hasta kendisi yapamıyorsa
Kur’an-ı Kerim’i düzgün okuyan birisi tarafından uygulanmalı, her okuyuştan
sonra sert bir şekilde hastanın yüzüne üflenmelidir. Bazen bu 21 günlük süre de
kâfi gelmeyebilir. Böyle bir durumda, sonuç alınıncaya kadar okunma işlemi
devam etmelidir. Okunma işleminin başladığı ilk dönemlerde, cine tutulmuş
İçişinin sorunlarında artma görülebilir. Bu durum, kısa bir süre sonra
hastalığın iyileşeceğine dair bir belirtidir.
Şimdi de bazı havas
ulemalarından elde ettiğimiz verileri sunmaya çalışılmış. Bu veriler tamamen
orijinaline sadık kalınarak sizlere iletilmektedir. Üzerinde herhangi bir
değişiklik ya da oynama yapılmamıştır. Bu yöntemlerin ne derece işe yaradığı
tartışılabilir. Bizim işimiz bunların ne derece işe yaradıklarını tespit etmek
değil, elde ettiğimiz verileri gizlemeksizin sizlere aktarmaktır. Dileyen
itibar eder, dener ve sonucunu görür. Dileyen de, sadece sureleri okuyarak ve
yukarıda bahsettiğimiz durumları kendisi de yerine getirerek bu problemi aşmaya
çalışabilir. İşin bu kısmını sizlerin takdirine bırakıyoruz.
Sureler şu şekilde de faydalı olabilir:
o
Akan mürekkepli kalemle yazılıp tene değecek şekilde taşınmalı.
o
Ağır basan için mürekkepli kalemle yazılıp tene değecek şekilde
taşınmalı.
o
Cin şerrinden ağzı yüzü eğilenler için mürekkepli kalemle yazılıp
boyuna ve kola bağlanmalı.
o
Sara’ya benzeyen ancak sara tanısı konmamış nöbet geçiren
hastalar sabah akşam okumalı.
o
14 ayrı kâğıda yazılıp
yedisi tütsü yapılmalı, diğer yedisinin de yedi sabah birer tane suyu
içilmeli.
o
Cin şerrinden emin olmak için yazılıp üstte taşınmalı.
o
Cine tutulmuş kimse için mürekkepli kalemle yazılıp ona suyu
içirilmeli.
o
Cine tutulmuş bayılan hasta için yazılıp başına ya da boynuna
bağlanmalı.
o
Ağır basan kişiler için yazılıp başa takılmalı.
o
Evlerini cinlerin bastığı, tuhaf seslerin ve tuhaf görüntülerin
olduğu kişiler yazıp eve koymalı. Nöbet geçiren hastalar için yazılıp
yastıklarına konulmalı.
Burada aktarılan ifadeler bize
ait değildir. Daha önce de belirttiğimiz gibi havas ilmiyle uğraşmış
âlimlerden yıllar önce edindiğimiz verilerden bazılarıdır. Bunların da
bilinmesinde fayda gördüğümüz için aktarmayı uygun bulduk.
Kaynak:
Cevat TOPKARA,Büyü Tutar Cin Çarpar
(Büyücülerin Arka Bahçesi), Popüler Kitaplar, 2004, İstanbul, s.217-223
0 comments :
Yorum Gönder