Allahü
Teala:
“(Nefsini)
temizleyip arındıran (tezkiye eden) kurtulmuştur” (A’la, 14) buyurur.
Peygamberimiz s.a.v:
“Şeriat kavlim, tarikat halim, hakikat
Re’sülmalimdir.” Yani; Allah’la yeminim üzere şeriate uyarım ama
şu andaki halim Allah’a giden yol üzerinde istikrar üzere oluşumdur. Ulaşacağım
nokta ise Hakikat’tir çünkü bu bana ezelden verilmiştir.
“Mü’minin kalbi Allah’ın evidir; mü’minin kalbi
Allah’ın arşıdır; mü’minin kalbi Allah’ın aynasıdır; mü’minin kalbi Allah’ın
hazineleridir” buyurmuştur.
Yani; Allah’la yeminim üzere şeriate uyarım ama şu andaki
halim Allah’a giden yol üzerinde istikrar üzere oluşumdur. Ulaşacağım nokta ise
Hakikat’tir çünkü bu bana ezelden verilmiştir. Şeriatte kısas vardır.
Tarikat fiilin Hak olduğunu muhakkak bilmektedir ancak
vasıtayla, vesileyle de ilgilenir.
Hakikat vasıtayı geçmiş, sadece ve sadece Allah ile
meşguluyettir.
Marifet ise halka baktığında Hakkı görmek mertebesine ermek
demektir.
Tarikatın gereği susmaktır, eylemin Hakk’tan olduğunu bile bile
nasıl konuşur.
Bazı mefhumlar vardırki Şeriatte helal olan tarikatte haram,
tarikatte helal olan hakikatte haramdır. Örnek verecek olursak kısas şeriatte
helaldir, tarikatte haramdır.
Hz. Ali k.v der ki
“Sen bana haramdan geç dedin ben
ise helalinden de geçtim”.
Şeriatte
doyduktan sonra yemek israftır.
Tarikatte
ise, doyuncaya kadar yemek israftır.
Hakikatte,
kifayet miktarını AllaH’ın huzurundan gafil olarak yemek israftır.
Marifette de,
bütün bunlara ilaveten nimetlerdeki ilahi tecellileri idrak etmeden yemek
israftır.
İsraf ise haramdır
Tarikatın ilk merhalesi şeriattır. İlahi hükümlerin kul
tarafından gerçekleşmesini emredici kanun demektir.
Hakikat ise tarikatın bir üst seviyesidir. Demek ki taRikat;
şeriatten hakikate varan yoldur. Hakikatle güçlenmeyen şeriat ve şeriate de
bağlı olmayan hakikat geçerli değildir.
Şeriat hakikatin zahiri, hakikat ise şeraatin batını olup, şeriatsiz
hakikat makamı bulunmaz. Hakikate ulaşabilmek için hakikat denizine dalmak
gerekir. Hakikatte ikilik yoktur; bu makamda kişi, kahrı ve lutfu bir görür.
Tarikat; şeriatın meyvesidir ve hakikatin ağacıdır.
Tarikatte kutup makamına gelen kişi şeriat, tarikat, hakikat ve
marifet mertebelerini geçmiş, Allah tarafından seçilmiş, değer verilmiş ve
asfiyalardan olmuştur. Bu 7 makama sahib olmak demektirki; 4+3, FatihA’nın
7 ayetine, insanın cemalinde olan 7 rumuza, ateş, su, hava ve toprak ile akıl,
ruh ve nefs’e işaret etmektedir. İşte o zaman marifet ehli Kutbu-l evliya,
devrin sahibi olur.
O nedenle Peygamberimiz s.a.v “Beni
gören Allah’ı görür, kim ki Allah’ın velisine ihanet ederse Allah’a ihanet
eder”
Hadis-i kudsi olarakta; “Kim benim velime
düşmanlık ederse ona harb ilan ederim,…”buyurmuştur.
Şeriat, tarikat, hakikat, marifet sadece kul’un geçirdiği
evreler değildir. Kainattaki her şey bu evreleri geçirmektedir.
Şeriat derimiz, tarikat et, hakikat kemik, marifet iliktir.
Şeriat ilaç, tarikat ilacı kullanmak, hakikat ise hastalığın
tedavi olması, marifet ise hepsine rıza göstermektir.
Şeriat ışık, tarikat yol, hakikat varılacak yer, marifet o yere
ulaşılma sebebidir.
Şeriat ilimdir, tarikat ameldir, hakikat o amelin semeresi,
marifet neticesidir.
Şeriat gemi, tarikat okyanus, hakikat oradaki mücevHerat,
marifet ise o cevherlerden alınan menfaattir.
Şeriat bir ağaç, tarikat onun dalları, hakikat yaprakları,
marifet de meyveleridir.
Mesnevi şerhinde buyurulur:
“Kelam sahibi olan Allah cc,
bulutun kulağına bir sır söyledi, gözünden su tulumu gibi yaşlar boşandı. Gülün
kulağına bir sır söyledi; onu renk ve rayiha (koku) saltanatıyla güzelleştirdi.
Taşa bir sır söyledi; onu maden içinde akik etti. Yani latif sıfatıyla tecelli
edip buluttan su akıttı, gülü güzelleştirdi, taşı da kıyMetlendirdi. İnsan
vücuduna da bir sır verdi; o sırrı muhafaza eden marifet ehlini sonsuzluğa
yüceltti. İlahi alemden ilham alan bu Hak dostları, cisimden kurtulup Hakk’a
yakınlığın sırrına erdi.”
Marifet sahibi bir Allah dostu derki ;
“Hiç şüphesiz ki bu sırlar, farklı tecelliler halinde marifete
medar olan muhabbet sırrıdır. Muhabbet sırrı ki, her şeyin kemali ve güzelliği
onun feyizli ikliminde gizlenmiştir. Yüksek seviyedeki Allah dostlarında zati
muhabbet tecellileri kesifleşir. Zati muhabbet, bir kişinin bir faniyi gayr-i
iradi sevmesi ve bir aşk bağlantısı kurmasıdır. Bu muhabbet mecazidir. Hakiki
zati muhabbet ise Rabb’e bu tür bir meclubiyet ve O’nda fEna olma halidir.”
Yunus Emre ne güzel söylemiştir.
Şeriat tarikat yoldur varana
Hakikat ma’rifet andan içeru
Evvel kapu şeriat, geçse andan tarikat
Gönül evi ma’rifet,
ışk hakikat içinde
Bu dört
menzildür utan, ledün makamın tutan
Oldur menzile yiten, tamam murad içinde
Marifet ehli kimse, Cenab-ı Hakk’ın niteliksiz ve niceliksiz
olarak bir olduğunu kavrayarak muvahhid-i kamil olur. Allah’ın dışındakileri
terk ve marifetullah, nefy ve isbattan oluşan kelime-i tevhidin manasında gizlidir.
Burada nefy, terk-i nefstir; isbat ise Allahü Teala’yı marifettir. Yani kişi “la ilahe” demekle mal ve makam sevgisini içinden
çıkarıp terk ederek nefsi tarafını tamamlamış ve “illallah” demekle de içi nurlanıp zevk ve şevk
hasıl olarak marifetullah müyesser olmuş ve kendi yaratıcısını bilerek isbat
tarafını tamamlamış demekTir. İşte böylece kelime-i tevhidi ihlasla zikreden
kimseye cennet vacip olur. Nitekim buna işaretle Peygamberimiz s.a.v: “Halis ve muhlis olarak la ilahe illallah diyen
kimseye cennet vacip olur” buyurmuştur.
MARİFET HAKKA MUHABBETTİR. ÖLMEDEN
ÖNCE OLMAKTIR. HAK YOLUNDA PİŞMEK VE YANMAKTIR
SON MERTEBE “LİKAULLAH” MERTEBESİDİR.
(Derleme)
0 comments :
Yorum Gönder