Abdulkadir Geylani (k.s) Hz. buyrduki,
– Allah’ın
muhabbetinde samimi olan, ne ayıp işitir ne de kulağına ayıp gider.
– Müminin
âdeti önce düşünüp sonra konuşmaktır. Münafık ise önce konuşur, sonra düşünür.
– Kendine
bir ağırlık veren kimsenin hiçbir ağırlığı yoktur.
– Hüzünsüz
bir neşe ve darlıksız bir bolluk olmaz.
– İnsan
Allah’a kalıbıyla değil, kalbiyle ibadet eder.
– Kalp
Kitap ve Sünnete göre amel ederse kurbiyet (yakınlık) kazanır. Bunu kazanınca
da neyin kendi lehine ve aleyhine, neyin Allah için veya başkası için, neyin de
hak ve batıl olduğunu bilir ve görür.
– Tasavvuf
yolu zahirî ve batınî hükümlere riayet etmeyi ve her şeyden fâni olmayı
gerektirir.
– Yerini
bilmeyene kader yerini öğretir.
– Sahte
rabler boyundan çıkarılıp atılmadıkça, sebeplerle ilişik kesilmedikçe, fayda ve
zararı insanlardan bilmeyi terk etmedikçe kurtuluş mümkün değildir.
–
Kuran’dan, hakkında tartışarak değil, içindekilerle amel ederek faydalanın!
– Sufî
batınını ve zahirini Allah’ın Kitabına ve Resulü’nün sünnetine uyarak
arıtandır. O, safiyeti arttıkça vücut denizinden çıkar; iradesini, dilek ve
ihtiyarını terk eder.
– Kalp
salih olunca daimi zikir elde edilir ve kalbin her tarafına Hakk’ın zikri
yazılır. Böyle bir kalbin sahibinin gözleri uyuyabilir ama kalbi Rabbini
zikreder.
– Sabır,
hayrın temelidir.
– Sağlam
bir kalp tevhid, tevekkül, yakin, tevfik, ilim, iman ve kurbiyet ile dolar.
– Mürit
tövbesinin gölgesinde, murat ise Rabbinin inayetinin gölgesinde kaimdir.
– İnanan
kimse Allah’tan başka kimseden korkmaz ve başkasından hiçbir şey beklemez.
– Zahir
fıkhını öğren, sonra batın fıkhına yönel!
– Zahir
ilimleri, görünen kısmın ışığıdır. Batın ilimleri ise görünmeyen kısmın.
– Batın
bilgisi, seninle Rabbin arasındaki ışıktır.
– Kaderin
gelmesinden rahatsız olma, onu kimse döndüremez ve kimse engel olamaz. Takdir
olunan şey mutlaka gerçekleşir.
–
Bidayetin zorluklarına sabrederseniz nihayetin rahatı size ulaşır.
– Bidayet
sıkıntıdır, nihayet ise sükûn.
–
Salihlerin kalpleri faydayı da zararı da Rablerinden bilir.
– Züht ve
tevhidi sağlam olan kişi, halkın elini ve varlığını görmez. Allah’tan başka
veren ve üstün kılan görmez.
– Sıddîk
gözünün, güneş ve ayın değil, Allah’ın nuruyla bakar.
– Hayânın
hakikati, yalnızlıkta ve toplulukta Rab’dan utanmaktır. – Kalp sırra, sır da
Hakk’a itimat ederek sükûn bulur.
– Her
çeşit hayır Allah katında, her çeşit şer de başkalarının yanındadır.
– İnsanlar
arasında zenginle fakir ayırımı yapan kurtuluşa eremez.
– Bütün
insanlar seni kendi menfaati için ister. Allah ise seni senin menfaatin için
ister.
– Geçim
yollarının yaratıcısını unutup geçim yollarına takılıp kalan, bakiyi unutup
fâni ile sevinen kimse ne kadar da cahildir!
– Dünya
bir topluluğa, ahiret bir topluluğa, Hak (c.c.)’da bir topluluğa aittir.
– Tasavvuf
yolu salihleri görüp onların sohbetlerini ezberlemekle kat edilmez.
–
Resulullah hariç her mahluk perdedir; Resulullah ise kapıdır.
– Hak’tan
korkanın korkusu arttıkça kalbi ona korkuyu unutmayı öğretir. Onu Hakk’a
yakınlaştırır. Ona müjdeler verir.
–
Sufîlerden biri demiş ki: “Fâsığın yüzüne ancak arif kullar güler.”
– Bir şeyi
hatırlamak Allah’ı unutturuyorsa, o şey o kişi için uğursuzdur.
– Kulun
kalbi Rabbine erince Rabbi onu kimseye muhtaç etmez.
–
Sufîlerin geceleri gece, gündüzleri de gündüz değildir.
– Sufîler
‘niçin’i, ‘nasıl’ı, ‘yap’-‘yapma’yı unutarak, kendilerini Rablerinin önüne
atmışlardır.
– Sufîler
ahirete göre akıllı, dünyaya göre delidirler.
– Hakk’ı
bulursan eşyayı ondan görürsün. Ne düşmanın kalır, ne üzerinde hakkın olan
biri.
– Allah’ı
bilen kimsenin O’na karşı iradesi kalmaz.
– Allah’a
ancak O’ndan başka her şeyi terk eden kimseler yaklaşabilir.
– Eğer
O’nu bilseydiniz başkasını inkâr eder, sonra da O’nun gayrisini O’nun
vasıtasıyla bilirdiniz.
– Teslim
ol, rahat bul!
– Allah’ı
arayan O’nu bulur.
– Faydayı
ve zararı Allah’ın dışındakilerden bilenler Allah’ın kulu değildir.
– Tövbe,
yönetim değişikliğidir.
–
Sufîlerden biri demiş ki: “İnsanlar hakkında Allah’a uy, Allah hakkında
insanlara uyma!”
– O’nun
uğrunda mücahede edene O hidayet yollarını gösterir.
–
Veliliğin şartı gizlenmek, nebiliğin şartı açıklamaktır.
– Nasibin
olanı kaybetmezsin, onu senden başkası yiyemez. O başkasının nasibi olmaz.
Nasibini ona hırs göstermekle elde edemezsin.
-Günahların
kötü bir kokusu vardır. Allah’ın nuru ile bakanlar bunu anlar, fakat halktan
gizler, onları rezil etmezler.
– Akıllı
kimse ölümü düşünen ve kaderin getirdiğine razı olandır.
– Allah
Teâlâ rızıkların taksimini bitirmiştir. Rızıkta zerre miktarı artma ve eksilme
olmayacaktır.
– Dünya
herkesi boğacak kadar engin bir denizdir.
– Şöyle
denilmiştir: “Şeriatın şahitlik etmediği her hakikat zındıklıktır.”
– Allah’ı
tanıyan O’nu sever. O’nu seven O’na uyar.
– Zahid
olan kalptir, ceset değil.
– İlim
kılıç, amel el gibidir. El olmadan kılıç kesmez. Kılıç olmadan da el kesmez.
– Kuran’ın
iki yönü vardır: O’nun elinde olan yönü, bizim elimizde olan yönü.
– Belalar
kula Cenab-ı Hakk’ın kapısını çalmayı öğretir.
– Derdi de
yaratan O’dur, devayı da. O kendisini öğretmek için belaya müptela kılar.
Böylece hem bela verebileceğini, hem de bunu kaldırabileceğini gösterir.
–
Rabbinizin kereminden dileyin, icabet etse de etmese de O’ndan isteyin. Çünkü
O’ndan istemek ibadettir.
– O’nu
tanısaydınız, O’nun önünde dilleriniz lal kesilirdi; kalpleriniz ve diğer
uzuvlarınız her hâlinde edepli olurdu.
–
Salihlerden birisine “Neyi arzu ediyorsun?” diye sorulduğunda, “Arzu etmemeyi
arzu ediyorum.” diye cevap verdi.
–
Sufîlerin yolculukları Hakk’a kurbiyet ülkesinde son bulur.
–
Yolculuk, kalbin yolculuğudur. Vuslat, sırların vuslatıdır.
– Allah’ın
takdirini O’nun aleyhine delil yapmayın; çalışın, çabalayın.
– Kader
üzerinde durup onu delil göstermemiz uygun değildir. Bilakis biz çalışır,
çabalar ve ne itiraz ne de tembellik etmeyiz.
– Sufîler
Allah Teâlâ’nın kendisinden başka bir şey istemezler. Onlar nimeti değil, nimet
bahşedeni, halkı değil Hâlık’ı isterler.
– Sevenle
sevmeyen rıza hâlinde değil, hoşnutsuzluk hâlinde belli olur.
– Marifet
ve ilim, öz ile kabuğu birbirinden ayırır.
– Akıllı
kişi, işlerin başlangıcına değil, sonucuna bakar.
–
İnsanların çoğunun helaki, küçük günahları sebebiyledir.
– İlim
öyle bir şeydir ki sen bütün varlığını ona adadığın zaman o sana ancak bir
parçasını verir.
– Bilgi
hayat, bilgisizlik ölümdür.
– Bu ilim
[tasavvuf ilmi], kitap sayfalarından değil, Allah erlerinin ağzından alınır. –
Dünya hikmettir, ahiret ise kudret. Hikmet alet ve sebeplere ihtiyaç duyar,
kudret ise duymaz.
– Mümin
dünyada, zahid ahirette gariptir. Arif ise Allah’ın dışındaki her yerde
gariptir.
– Dünya nefslerin,
ahiret kalplerin, Allah ise sırların sevgilisidir.
– Arif,
Allah’a her an bir öncekine göre daha yakındır.
– Arif hem
dünyada, hem de ahirette yabancıdır.
– Bu işin
başı Allah’tan başka tanrı olmadığına şehadet etmek, son noktası ise bütün
nesneler ve davranışların birbirinin aynı olmasıdır.
– Nefsine
hiçbir hâli ve makamı nispet etme!
–
Âdemoğlunun başına gelen her türlü bela, Rabbinden şikâyet etmesi yüzündendir.
– Amelinin
karşılığında ödüllendirilmeyi bekleyen, muhlis değildir.
– Ahireti
isteyene dünyada zühd gerekir; Allah’ı isteyene ise ahirette zühd gerekir.
– Kazayı
engelleyen dua, yine kazayı önlemesi mukadder olan duadır.
–
Her şeyde O’nun isimlerinden bir isim mevcuttur, her şeyin ismi O’nun
ismindendir.
0 comments :
Yorum Gönder