Bugün neden yaratıldığımızı, varlığımızın sebebini
sorguluyalım istedim. Kendi varlığımızla birlikte kainattaki tüm varlıklar
üzerinde düşünelim. Tüm bunların varoluş sebebi nedir?
Hepimiz muhakkak hayatımızın çeşitli safhalarında bu soruları
sorduk kendimize. Neden varım? Niye yaratıldım? Hayat ve ölümün anlamı ne?
Her birimizin zihnini meşgul eden bu sorulara en doğru
cevabı muhakkak içindekilerle beraber kainatı, bizi, yani insanı, hayatı ve
ölümü yaratan Rabbimiz verecektir.
Bir şeyi neden yaptığını onu yapandan dahi iyi bilen
yoktur değil mi? O zaman O’na yöneltelim sorularımızı bakalım ne cevap
alacağız:
“Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri! oyun olsun
diye (gayesiz bir şekilde) yaratmadık.” (Duhan Suresi,38. ayet)
“Muhakkak ki Biz, yeryüzünde olan şeyleri, onların
hangisi daha güzel amel edecek diye imtihan etmemiz için, ona (arza) ziynet
kıldık.“ (Kehf Suresi, 7. ayet)
“O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin
daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve
güçlü olandır, çok bağışlayandır.” (Mülk Suresi, 2. ayet)
Kardeşlerim, Rabbimizin ayetlerinde de açıkca gördüğümüz
gibi kainatta var olan her şeyin bir yaratılış gayesi vardır. Hepsi bir amaca
ve gayeye hizmet eder.
Tüm varlıkların yaratılış amacı ve gayesi insana
hizmettir. Çevremize baktığımızda bunu rahatlıkla fark edebiliriz. Güneşin,
gecenin, suyun, toprağın, hayvanların ve bunlar gibi sayısız örneklerin insana
hizmet için var olduğunu anlarız.
Peki tüm kainatın hizmetine verildiği insanın da
mutlaka bir yaratılış gayesi olmalı değil mi? Acaba insanın ne gibi bir görevi
vardır? Hangi gaye ile yaratılmıştır?
Rabbimizin bu sorumuza verdigi cevab gayet açık ve
nettir: “Ben, cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etmeleri için yarattım.”
(Zariyat Suresi, 56. ayet)
İnsanın var olma sebebi kendisini yaratana, var edene
ibadet etmek, kulluğunu sadece ve sadece ona sergilemektir. Rabbimiz bu konuda
da şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan
Rabbinize ibadet ediniz; belki böylece korunmuş olursunuz.” (Bakara Suresi, 21.
ayet)
İNSAN YARATILIŞ İTİBARI İLE KULLUK İÇİN
PROGRAMLANMIŞTIR
Kardeşlerim, insan ancak yaratılış gayesine uygun bir
hayat sürdüğü takdirde huzuru ve mutluluğu elde eder. Bunu şöyle örneklendirebiliriz:
Bir balık düşünelim. Allah (subhanehu ve teala) onun yapısını yaşayacağı ortama
göre tasarlamış veprogramlamıştır.
Balığın programlanmış hali susuz bir ortamda yaşamaya
müsait değildir. O hayatına ancak suyun içerisinde sağlıklı bir şekilde devam
edebilir. İnsanın ruhi yapısıda böyledir.
Yaratıldığı gaye olan kulluğun dışına çıkmak
istediğinde veya çıktığında türlü sorunlarla, huzursuzluklarla ve
mutsuzluklarla karşılaşır.
Çünkü yaratılışında kendisine atılan format, tabiatına yerleştirilen program sadece yaratıcısına kulluk yapmak içindir. Peki bu amaç ve gayenin dışına çıktığında, yaratıcısına baş kaldırdığında ne olur?
Çünkü yaratılışında kendisine atılan format, tabiatına yerleştirilen program sadece yaratıcısına kulluk yapmak içindir. Peki bu amaç ve gayenin dışına çıktığında, yaratıcısına baş kaldırdığında ne olur?
İNSAN YARATILDIĞI BU GAYEDEN UZAKLAŞIRSA NE OLUR?
Yukarıdaki balık örneğinden devam edersek, sudan çıkıp
karaya vurduğunda balığa ne olursa aynen insana da o olur. Dilimizde ifadelendirilmiş
şekliyle insan “sudan çıkmış balığa” döner. Bu ifade günümüzdeki bir insanın
durumunu ne güzel ifadelendiriyor değil mi?
Arayış içerisinde koşuşturan, olmadık şeylerin peşinde
huzur ve mutluluk arayan insanlar günümüzde hiç de az değil maalesef. Bu
insanlar her ne kadar hayatta olsada, madden yaşıyor gözüksede, her geçen gün
manen çöküntüye uğrar ve sonunda ruhen ölür.
Rabbimiz de Kur’an’da bu tür insanlardan “ölüler” olarak
bahseder. Çünkü hiçbir varlık yaratıldığı gayeden uzak kalarak hayatına
sağlıklı, huzurlu bir şekilde devam edemez. Bu kendini inkar etmek anlamına
gelir ki, insan kendisi ile çelişki içinde ne kadar yaşayabilir?
Sizinde bildiğiniz gibi günümüzün en önemli hastalıklardan
biri depresyon ve ruhi bunalımlardır. Bunun altında yatan en önemli etkende
insanın yaratıcısından, yaratıcısının onun için belirlediği programdan
uzaklaşmasıdır. Kendisiyle çelişkili bir hayat yaşamasıdır.
İnsanın dünyasını mutlu, iç huzuru icinde yaşamasının
ve ebedi hayatı kazanmasının tek bir yolu vardır. O da sadece ve sadece kendini
yaratana, var edene ibadet etmektir. Kulluğunu sadece O’na has kılmaktır.
“Şunu iyice biliniz ki, kalbler, Allah’ın zikriyle
mutmain olur (rahat ve huzura kavuşur.)” (Rad Suresi, 28. ayet)
Allah (subhanehu ve teala)’nın
yarattığı istikamet üzere yaşamak zikirlerin en
büyüğüdür. İki dünyada da huzur ve saadetimiz ancak bu şekilde gerçekleşir
kardeşlerim. Rabbim bize kulluğumuzun farkına varmayı ve en güzel şekilde yerine
getirmeyi nasip etsin.
büyüğüdür. İki dünyada da huzur ve saadetimiz ancak bu şekilde gerçekleşir
kardeşlerim. Rabbim bize kulluğumuzun farkına varmayı ve en güzel şekilde yerine
getirmeyi nasip etsin.
0 comments :
Yorum Gönder