Hızır Aleyhisselam yüzyıllardır hakkında çok şeyler anlatılan ancak bir çok kimsenin merak ettiği, hatta bazı alimlerin bile varlığından şüphe ettikleri bir kişidir.
Ancak
Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerin açıklamaları ışığında bakıldığında Allah-u
Teâlâ'nın özel bazı hikmet ve ilimler verdiği biri olduğu anlaşılır. Ayrıca sır
alemine vakıf olan bir çok âlim de onun yaşadığını ve çeşitli vazifeler
yaptığını bildirmektedirler.
Kehf suresi
65. ayette "Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan
bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik" buyurulmaktadır.
Tefsir alimleri zikredilen bu zatın Hızır Aleyhisselam olduğu üzerinde fikir
birliğine varmışlardır.
Bu konuda
söylenebilecek net bir şey yoktur. Zira yardımcı olmak veya sohbet etmek
istediği kişiye ak sakallı bir pir-i fâni suretinde de görünebilir, tanıdığı
bir insan suretinde de. Hatta sevmediği bir kişi suretinde bile gelebilir.
Eskilerin
"Her geceyi Kadir, her gördüğünü Hızır bilirsen Kadir Gecesine de
kavuşursun Hızır Aleyhisselam'a da" sözleri boşa söylenmemiştir. Onu
görmeyi dert edinmiş kimseler bir gün mutlaka onunla karşılaşırlar.
Ancak
kalpleri Allah'ın kullarına ne kadar sevgi dolu ise, insanlara karşı ne kadar
önyargısız iseler onu hissetmeleri veya tanımaları da o kadar kolay olur.
Dikkat
edilmesi gereken bir husus vardır. Karşılaşılan kişinin Hızır Aleyhisselam
olduğunu yanında veya sonradan anlamış olabiliriz ancak aynı kişi ile tekrar
karşılaşıldığında yine o olduğu zannedilmemelidir.
Zira Hızır
Aleyhisselam aynı kişi suretini genellikle ikinci kez kullanmaz. Ayrıca 40 gün
aksatmadan sabah namazını cemaatle camide eda edenlerin Onunla mutlaka
karşılaşıp görüşecekleri de Hızır Aleyhisselam'ın sırrına vakıf olanlar
tarafından nakledilmiştir.
Hızır
Aleyhisselam bazen darda kalanlara yardım etmek için, bazen de Allah'ın ledun
ilmi öğrenen sevgili kullarına ilim öğretmek için gider ve kendisine bildirilen
kimseler ile beraber olup onların nasiplenmesine vesile olur.
Birçok
yaşanmış hadiseyi gözönüne aldığımızda Hızır Aleyhisselam ile beraberken, onun
gerçek kimliğini bilerek onunla beraber olan kişi sayısı yok denecek kadar
azdır.
Ancak O'na
her daim dualarında yer veren ve Onunla karşılaşacağı anı hep tetikte bekleyen
bazı Allah dostları bu lütfa nail olurlar ve O'nun gerçek kimliğini bilerek
istifade ederler.
Takdir-i
İlahi'dir ki çoğunlukla karşılaştıkları kişinin Hızır Aleyhisselam olduğunu
farkettiklerinde O çoktan sırra karışıp uzaklaşmış olur. Zira beraberken
genellikle ağır bir gaflet olur ve O olduğunu aklımıza bile getiremeyebiliriz.
Aslında
önemli olan onunla karşılaşmış ve ondan nasiplenmiş olmaktır. Ancak elbette
gönlümüz bunu bilerek yaşamaktan yanadır. Bunun yollarından biri kalbi her
zaman temiz tutmaktır.
Çünkü Hızır
Aleyhisselam ile karşılaşıldığında kalpte mutlaka bazı farklı duygular
olacaktır. Kalbini dinlemeyi bilen ve bu şifreyi çözenler de bu nimetten
bilerek faydalanma imkanına kavuşacaklardır.
Hızır
Aleyhisselam'ı görenler anlatıyor...
Sultan II.
Mahmud Han zamanında yaşlı bir kadıncağız duymuş ki, Hazreti Hızır her gün
yatsı namazında, Yeni Câmî'de görülürmüş. Kendisi de zâten Hızır Aleyhisselâm'ı
görmeyi öteden beri çok istermiş.
Duyduğu söz
üstüne ertesi gün kocasına durumu bildirip, ondan izin alarak yatsı namazına
Yeni Câmî'ye gitmiş. Namaz çıkışında, avluda bir kenara çekilmiş ve başlamış
çıkanlara dikkatli dikkatli bakmaya.
O pür dikkat
çıkanları tâkip ederken, karşısından bir yaşlı amca çıkagelmiş.
Neye
bakarsın hâtun?
-Dediler ki, bu câmîde her gece Hızır Aleyhisselâm görünürmüş. Onu görmeye geldim.
-Peki onu görsen nasıl tanıyacaksın?
-Dediler ki, bu câmîde her gece Hızır Aleyhisselâm görünürmüş. Onu görmeye geldim.
-Peki onu görsen nasıl tanıyacaksın?
-Bilmem.
- O zaman buradan geçse, sen onu tanıyamazsın.
-Doğru, nasıl da akıl edemedim.
- O zaman buradan geçse, sen onu tanıyamazsın.
-Doğru, nasıl da akıl edemedim.
-Bak
öyleyse, sana onu nasıl tanıyacağını öğreteyim.
-Olur
-Arkamdaki câmîyi görüyor musun?
-Olur
-Arkamdaki câmîyi görüyor musun?
-Evet
-Işıklarına bak. Söndü mü şimdi?
-Evet, söndü.
-Işıklarına bak. Söndü mü şimdi?
-Evet, söndü.
- Şimdi bir
daha bak, ışıklar tekrar yandı mı?
-Baktım. Evet şimdi de yandı.
-Baktım. Evet şimdi de yandı.
-Peki
öyleyse. İşte aynı böyle, arkasında duran câmînin ışıklarını olduğu yerden
kıpırdamadan yakıp söndüren birisini görürsen, işte o Hızır'dır.
-Doğru mu?
-Doğru
-Doğru
-Hay Allah
râzı olsun, demiş ve kadın beklemeye devâm etmiş. Fakat tabiî herkes dağıldığı
halde, târife uygun kimse çıkmamış. Bizimki de mahzun eve dönmüş. Kocası sormuş:
-Gördün mü
Hızır Aleyhisselâm'ı?
-Yok, göremedim.
-Yok, göremedim.
-Vah vah.
-Olsun, göremedim ama, nasıl görülür çok iyi öğrendim.
-Olsun, göremedim ama, nasıl görülür çok iyi öğrendim.
Ramazan…
Cuma günü… Cuma vakti… Cami… Cemaat tek tük camiye girmekte. İmam kürsüde…
Girenlerin arasında… O… Hızır… Hızır aleyhisselam da genç ihtiyar arasında
onlardan biri gibi gidiyor bir köşeye oturuyor. Kürsüde imam sohbete başlıyor…
Hızır’
aleyhisselâmın yanına kırklarında bir adam gelip oturuyor. Cami yavaş yavaş
dolmakta. Adam, bir müddet sonra uyuklar bir vaziyette sallanıyor, ha uyudu ha
uyuyacak. Hızır aleyhisselâm adamı dürtüklüyor:
Uyuyacaksın,
der. Adam:
-Uyumam, beni rahat bırak.
-Uyumam, beni rahat bırak.
Hızır
aleyhisselâm ses etmez, ancak ezan okundu okunacak, adam ha uyudu ha uyuyacak,
bir daha dürtükleyerek: -Uyuyacaksın dedim, der.
Adam: -Ben
de sana uyumam, beni rahat bırak dedim. Rahat bırak beni. Rahat bırak yoksa,
Hızır olduğunu söylerim. Buradan çıkamazsın. Bu kalabalık sakalında bir tel
bırakmaz.
Hızır
aleyhisselâm susar ve gözlerini kapar, boynunu büker Allah-ü tealaya yönelerek:
-Ya Rabbim! Bu nasıl iştir. Bu kulun benim kim olduğumu bildi. Bu nasıl iştir ki bendeki listede bunun ismi yok.
-Ya Rabbim! Bu nasıl iştir. Bu kulun benim kim olduğumu bildi. Bu nasıl iştir ki bendeki listede bunun ismi yok.
Cevap gelir:
-Sana verilen listede beni sevenlerin isimleri var. O ise benim sevdiklerimden…
0 comments :
Yorum Gönder