11 Nisan 2015 Cumartesi

Bülbülün güle Muhabbeti nedendir ?


Hz. İbrahim’in, Nemrud tarafından ateşe atıldığını, Ehlî ve vahşî hayvanlar dahi, Allâh Teala’nın ihsan ettiği bir his ile idrak etmiş oldukları için, onlar da ağlamakta, feryad etmektedirler.İşte bundan dolayı bülbülde ağlıyor… ve ateşin ortasının gülistan oluşundan bî-haber, etrafı hâlâ kor ve alev halindeki büyük ateşe doğru koşuyor. Cenab-ı Hak Cebrail’e (Aleyna Ve Aleyküm Selam.) emrediyor:
– Ey Cebrail koş, Nemrud’un ateşine doğru uçan bülbülü tut, ne istiyor, sor.Cibrîl yetişiyor, ateşe varmak üzere olan bülbülü tutuyor ve soruyor:
–Ey küçük kuş, burada ne işin var? Bülbül ağlayarak cevap veriyor: İbrahim a.s ı ateşe attılar. Cebrail aleyhisselam bülbüle:
– Gel, diyor ve İlahî tecelliyi ona gösteriyor… Bülbül şimdi ne yapsın?.. Oradaki güzelliği görünce feryadı dinmiştir. Sevincinden mest olmuş, dili tutulmuştur. Kıyamete kadar böyle kalabilir. Cenab-ı Hak Cibrîl’e yine emir veriyor:Bülbül dile geliyor:
– Ben, diyor, kendimi bildim bileli, Rabbimin zikri ile meşgulüm. İşittim ki, Rabbimin bin bir güzel ismi varmış; ama ben, sadece yüz birini biliyorum. Diğer dokuz yüzünü de öğrenmek isterim.Bülbülün dileği, derhal kabul edilmiş, bilmediği Esmâ-i Hüsnâ’yı da hemen öğrenivermiştir… Ve şimdi bülbülün vazifesi var: Cibrîl bülbülü alıyor; nârın, nûr olduğu yere, Hazret-i İbrâhim’in bulunduğu gülistana koyuyor ve ona ırmağın kenarındaki gül ağacını göstererek;
– Bülbül, diyor, senin yerin burası.Bülbül, güle konmuştur. Ötüyor… ötüyor… ötüyor…
***
İşte bülbülün güle muhabbeti böyle başlar.
– Allah’ın Halîl’ini (dostunu) ateşe attılar; madem ki ben onu kurtarmaya kadir değilim, bari ben de onunla beraber yanayım, diyorum.
– Bülbüle söyle: Benden ne dilerse, şimdi dilesin.
– İste bülbül, Rabbinden, ne isteyeceksen iste!..
Şimdi o, her seher vakti konacak bir gül dalı bulur, öter, öter, öter… Baygın düşünceye kadar…
Bülbülün seher vaktindeki bu hali, gafiller uyurken, uyanık aşıklarla beraber, binbir Esmâ-i Hüsnâ’yı zikredişidir.
Eğer siz; seher vakti, bülbül ile beraber uyanmış da secdede iseniz, onun sizi zikirde geçmeğe çalıştığını duyarsınız.
Yok, eğer o sizden daha evvel uyanmış, pencerenizin önündeki güle konmuş ötüyor da; siz onun nağmeleriyle uyandı iseniz, biliniz ki o, sizin kalbinizdeki gaflet külünü eşelemekte, oraya kendisinin küçücük kalbindeki büyük aşk ateşinden bir kıvılcım sıçratarak, ruhunuzu tutuşturmak istemektedir.

Related Posts:

  • Tasavvuf Aleminin Halleri. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî buyuruyor ki:“Vâridât-ı ilâhiyyenin hepsi, âdet-i ilâhiyye içinde hâsıl olmaktadır. Yâni, Allah, her şeyi bir sebeb altınd… Read More
  • Allahu ekber. Ben ve benden önceki peygamberler, “subhânallâhi, velhamdulillâhi ve lâ ilâhe illallâhu, vallâhu ekber”den daha üstün bir tesbihte (tespitte) … Read More
  • İlk Yaratılan nur. Rasulullah Efendimiz varlıkların özü, aslı ve çekirdeği olmuştur. İlâhi nur ve feyz O’nun üzerinden diğer varlıklara intikal etmiştir. Şeref li ruhu… Read More
  • İLM-İ LEDÜN Hızır ile Musa (a.s) kıssası. Kur’ân-ı Kerîm (18/60-82) Hz. Musa’ya dair İncil ve Tevrat’ta bulunmayan müstesna bir kıssayı bize haber vermektedir. Bu kıssa Hz. Musa’nın, “yeşil… Read More
  • Tasavvuf ta Mürşit Mürit ilişkisi. 1- Herhangi bir konuda şeyhini aldatmamalıdır. O’na son derece saygı göstermelidir. 2- O’nun öğrettiği zikir ile kalbini düzeltmeye çalışarak gafl… Read More

0 comments :