9 Mart 2017 Perşembe

Cin ve Şeytanlardan nasıl korunmalıyız.

Şeyta­nın insanlardaki en büyük tasarrufu bedenidir. O da beden silahı­nı kullanarak insanlarda olumsuz davranışları ortaya çıkartır.
Kişi kendini bir beden olarak algılama hatasına düştüğü andan itibaren, şeytanın en büyük aldatmacasıyla karşı karşı­ya kalır. Şeytanın vesveseleriyle birlikte, bedenin tüm ihtiyaç­larını, kendi ihtiyaçları olarak görmek yanlışına düşer. Bede­ninin haz aldığı, zevk duyduğu her şeyin kendine ait olduğu­nu zanneder. Bedenlerimizin yaşayabileceği tek hayat, yaşa­mış olduğumuz bu dünyadır. Kişi kendini bir beden olarak ka­bul ettiği andan itibaren, bu hayata tamah başlar. Kendini be­den olarak kabul ediyorsa, onun yaşayabileceği bu hayat da kendisine cazip gelecektir. Tutkulu bir şekilde bir dünya sev­gisi başlar. Bu dünyanın nimetlerinden uzaklaştıkça kendisi­ni mutsuz hisseder. Müminin korkmaması gereken ölüm ola­yı, onun için ızdırap olmaya başlar. Bunu hatırladıkça gam­lanmaya ve kederlenmeye başlayacaktır. Bedenini sevdiği gibi bu dünyayı da çok sevecektir. Her insan sevdiklerinden ayrı­lırken üzüntü içinde kalır. Bir insanın en çok sevebileceği şey ise canıdır. Yani bedeninin yaşamasıdır. Bundan kopuş fikri, onu buhrana sokmaya yeter de artar bile.
Dünya sevgisi insanı gerçek hayatından uzaklaştırır. Dün­ya sevgisi; gerçekte bu beden olmadığı ve kendisinin başka bir dünyaya ait olduğu, burada kısa bir misafirlik geçireceği fiilleri­nin oluşmasına engel olur. Bu durum İçişinin yaşaması gere­ken hayatı, ortaya koymasına manidir. Bu dünyada kalacağı kısa bir süre için, amansız bir mücadele içine girer. Bütün ha­yatı kaos ve bunalım içinde geçer. Eline geçirdikleriyle sevinir, kaybettikleriyle de üzülür. Tüm yaşantısı bu dünya için, kur­duğu hayaller ve umutlar üzerinedir. Daha bu dünyadayken cenneti de cehennemi de yaşamaya başlar.
İnsanların şeytanın bu etkilerinden uzaklaşıp mutlak yaratı­cıya yönelebilmesi ve henüz bu dünyadayken ebedi saadete ula­şabilmesi için en önemli şart kişinin mümkün olduğu kadar, kendini beden kaydından kurtarmasıdır. Bedenin her ihtiyacım kendi ihtiyacı imiş gibi karşılamaya çalışmaktan ve hayatın onun isteklerinden ibaret olduğu fikirlerinden uzaklaşmalıdır.
İnsan bedeninin en zayıf noktaları, yemek yeme, uyku ve şehvettir. Bu üç isteğin mümkün olan en alt limit düzeye in­dirilmesi gerekir. İnsan denilen bu varlık “yemek için yaşa”fikrini kırmadığı sürece, diğer iki kuralı da yerine getiremez. Kişi, çok yediği takdirde çok da uyuyacaktır. Çok uyuduğu ve yediği takdirde vücut tüm enerjiyi kendisinde depoladığı için ve bunu tüketecek bir yer de bulamadığı için şehvet istekleri artacaktır. Şeytanın da insanı tuzağa düşürebileceği en kolay konulardan birisi şehvettir. Şehvetin önünü kesmediğiniz sü­rece şeytanın taarruzuyla karşı karşıya olursunuz.
Az yemek az uykuyu sağlayacak az uyku ise şehvet dâhil kişiyi birçok fenalıktan uzak tutacaktır. Bunları kontrol ede­bildiğimiz sürece kibir, haset ve dünya sevgisi gibi insanı ke­miren bu kurtlardan uzak kalmış oluruz.
Şeytana karşı önlem almanın ikinci ve en büyük yolu şey­tandan Allah Teâlâ’ya sığınmaktır. Kişi günah işlediğinde ya da işle­me tehlikesinin bulunduğu anlarda ve tüm hayatı boyunca Allah Teâlâ’ya sığınmalı, karşılaşacağı tüm fenalıklardan kurtulmak için ondan yardım istemelidir.
Şeytandan, duaları ya da ayetleri nakarat gibi tekrar ederek kurtulamazsınız. Gerçek bir yöneliş olmadığı sürece sorunları­nızdan asla uzaklaşamazsınız. Dinimizin “adıyla” iman etmeyi öğrenmeliyiz. İslam, kelime manası itibariyle teslim olmak de­mektir. Fakat ne çare ki hiçbirimiz bunu kendi hayatımıza sin­dirmiş durumda değiliz. Allah Teâlâ’dan gerçekten korkanlar ve onu gerçekten sevenler, bu söylediğimiz teslimiyeti gerçekleştirebilir. Bunun oluşması için önce, yaratıcı olarak tanımladığımız varlı­ğın kim olduğunu öğrenmemiz gerekmektedir.
Bu teslimiyet ruhuyla dualarımızı okur, onları Cenab-ı Hakk’la aramızda bir köprü olarak kullanırsak, o zaman sonuç almamız mümkün olur. Aksi takdirde yaptıklarımız nakarat­tan öteye geçmeyecektir.
Şeytandan uzak kılmayla ilgili olarak önerdiğimiz ayetleri aşa­ğıda vermeye çalıştık. Bu ayetleri, karşılarında yazdığımız miktar­ları kadar okumaya gayret gösterirsek olumlu sonuçlar alabiliriz.
Araf suresi ayet 200: “Eğer şeytan sana vesvese vermeye kalkışırsa Allah Teâlâ’ya sığın, şüphe yok ki o her şeyi duyar ve bilir.” (300 defa)
Araf suresi ayet 201: “Allah Teâlâ’dan korkanlar şeytanın vesve­sesine uğrayınca Allah’ı anarlar ve hemen gerçeği görürler.” (100 defa)
En-nahl suresi, ayet 99: “İnananlara ve Rablerine dayanan­lara onun gücü yoktur.” (100 defa)
En-nahl suresi, ayet 100: “Onun gücü sadece kendisini dost tutanlara ve Allah Teâlâ’ya ortak koşanlaradır.” (Şeytanın, inanan ve Rablerine dayananlara tesir etmeyeceği, ancak kendisine uyanla­rı ve onu Allah Teâlâ’ya ortak koşanları etkileyeceği belirtiliyor. Prof. Dr. Süleyman Ateş tefsiri. 3. cilt,sf.1449) (100 defa)
İsra suresi, ayet 65: “Benim gerçek kullarım var ya senin onlar üzerinde hiçbir hakimiyetin yoktur. Rabbin vekil olarak yeter.” (500 defa)
Saffat suresi, ayet 7: “Onu itaatten çıkmış her türlü şeytan­dan koruduk.” (1000 defa)
El-mü’minun suresi, ayet 97: “De ki; Rabbim, şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım.” (500 defa)
El-mü’minun suresi, ayet 98: “Rabbim, onların yanımda bulunmalarından sana sığınırım.” (1000 defa)
Sad suresi, ayet 41: “Kulumuz Eyyub’u da hatırla! O şöyle seslenmişti: Gerçekten şeytan bana çok yorgunluk verdi.”(100 defa)
Sad suresi, ayet 78: “Ve muhakkak hesap gününe kadar la­netim senin üzerinedir.” (1000 defa)
Mücadele suresi, ayet 10: “O kötü gizli konuşmalar, iman et­miş olanları üzüntüye sokmak için sadece şeytandan gelen şey­lerdir. Allah’ın izni olmadıkça müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler onun için, Allah Teâlâ’ya tevekkül etsinler.” (100 defa)

Cinlerin Tesirinden Kurtulma Yolları.

 

Cinlerin tesirinden kurtulmak ve onların insanlar üzerin­de ortaya koymuş olduğu fizik ötesi birtakım müdahalelere engel olabilmek için, şeytanla mücadelede izlediğimiz yolun ters istikametini seçmeliyiz. Şeytanın, insan üzerindeki etki­sinin kırılabilmesi için, kişinin bedenle ilgili olan şartlanma­larının ortadan kalkması gerektiğini ifade etmiştik. Bunları yaparken ölçüyü biraz kaçırdığımız zaman, beş duyuda, gayb âlemine bir kapı açılır. Bu kapı, ya kişinin ortaya koymuş ol­duğu bir psikolojik travmayla ya da yeme, içme ve uykudan tamamen kendini keserek beş duyu algısının verdiği sınırın ötesine geçmekle açılır.
Bireyin, beş duyu algısının dışında başka bir algı meydana getirmesi, cinlerin bulunduğu boyutla da ilişki kurmasını ko­laylaştırır. Böyle bir durumdaki kişi cinlerin etkisine çok açık bir hale gelir. Cinlerin, insanlar üzerinde tasarrufta bulunabil­meleri için belirli şartların oluşması gerektiğini ifade etmiştik. Bunları tekrar hatırlayalım:
Bu şartlar; ateşli hastalık, ani bir korku, derin bir üzüntü ve tasa durumu, çok yakın birini kaybetmegibi olaylardır. Ki­şi bunlarla karşılaştığında, yemeden içmeden ve uykudan ke­silir. Bu düzenin tamamen bozuluşu ve bu düzensiz duruma karşın İçişinin Allah Teâlâ’ya sığınmaksızın ortaya koyduğu tavır ve davranışlar, onun cinlerin elinde tutsak olmasına yol açar.
Şeytanla mücadelede ortaya konulması gereken davranışlar belirli bir amaca yönelik olmalı ve kişi itidal (orta yol) üzere ol­malıdır. Ancak, yukarıda bahsettiğimiz durumlarda amaçsız, kontrolsüz bir davranış söz konusudur. Hal böyle olunca da ki­şi cinlerin maskarası olmaktan kurtulamaz. Riyazat yöntemiy­le, tasavvuf ehlinden olan birçok insanın sapıtmasının nedeni, işte biraz önce bahsettiğimiz kontrolsüzlük durumudur.
Cinlerin etkisinden kurtulabilmenin ilk yolu, kişinin ye­me, içme, uyku ve sosyal faaliyetlerinin düzenlenmesidir. Bi­reyin, cinlerin dünyasına açılan beş duyudaki algı açılımını kapatması, onların dünyasından gelebilecek etkileri kısıtla­masını sağlar. Bunlar yapılırken diğer taraftan da mistik birta­kım yöntemler kullanılarak bu durum desteklenirse, kısa za­manda sonuç alınır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, İçişinin yeme, içme, uyku ve sosyal faaliyetle­rinin bir an önce normal hale getirilmesidir. Bunlar normal düzeye getirilmediği sürece, ortaya konulan yöntemlerin hep­si geçici olacaktır. Bir süre için cinlerin etkisinden uzaklaşılır. Ancak problem tekrar nükseder.
Beş duyudaki, dış dünyaya açılan pencerenin daraltılması­nın ilk yolu, yemek yeme ve su içmenin normal düzeye çekil­mesidir. Yemek yeme ve su içme normal hale geldiğinde, hat­ta biraz da fazlalaştırıldığında uyku da düzene girmiş olur. Uyku düzene girdiği takdirde de bu rahatsızlığa yakalanmış olan kişilerin sosyal hayattaki faaliyetleri normale dönmeye başlar. Bütün bunlar yapılırken, ayetlerden, dualardan ve uzun yıllar önce bu konuyla uğraşmış olan havas ulemasının ortaya koymuş olduğu tılsımlardan faydalanılabilir.
Bu konuyla ilgili önerilerimizi aşağıda sunmaktayız. Yazı­lan tılsımlar, dualar ve ayet formları çok önceleri yaşamış ha­vas ilmi ulemalarına aittir. Bu konuyla ilgili, bugüne kadar toplayabildiğimiz ve işe yararlılığı test edilmiş bilgileri sunma­ya çalıştık.

Cinlerin Verdiği Rahatsızlıklarda Okunabilecek Sureler:

 

1. 313 Ayet’el Kürsü             
2.111 Nas   
3. 111 Felak              
4. 41 Cin suresinin ilk üç ayeti         
5. 7 Fatiha Bu sureler 21 gün boyunca, mümkünse rahatsız kişi tara­fından her gün tekrar edilmeli,
6. 101 İhlas
7. 21 Besmele

Hasta kendisi yapamıyorsa Kur’an-ı Kerim’i düzgün okuyan birisi tarafından uygulanma­lı, her okuyuştan sonra sert bir şekilde hastanın yüzüne üflenmelidir. Bazen bu 21 günlük süre de kâfi gelmeyebilir. Böyle bir durumda, sonuç alınıncaya kadar okunma işlemi devam etmelidir. Okunma işleminin başladığı ilk dönemlerde, cine tutulmuş İçişinin sorunlarında artma görülebilir. Bu durum, kısa bir süre sonra hastalığın iyileşeceğine dair bir belirtidir.
Şimdi de bazı havas ulemalarından elde ettiğimiz verileri sunmaya çalışılmış. Bu veriler tamamen orijinaline sadık kalı­narak sizlere iletilmektedir. Üzerinde herhangi bir değişiklik ya da oynama yapılmamıştır. Bu yöntemlerin ne derece işe yaradı­ğı tartışılabilir. Bizim işimiz bunların ne derece işe yaradıkları­nı tespit etmek değil, elde ettiğimiz verileri gizlemeksizin sizlere aktarmaktır. Dileyen itibar eder, dener ve sonucunu görür. Dileyen de, sadece sureleri okuyarak ve yukarıda bahsettiğimiz durumları kendisi de yerine getirerek bu problemi aşmaya çalı­şabilir. İşin bu kısmını sizlerin takdirine bırakıyoruz.

Sureler şu şekilde de faydalı olabilir:

o          Akan mürekkepli kalemle yazılıp tene değecek şekilde taşınmalı.
o          Ağır basan için mürekkepli kalemle yazılıp tene değe­cek şekilde taşınmalı.
o          Cin şerrinden ağzı yüzü eğilenler için mürekkepli ka­lemle yazılıp boyuna ve kola bağlanmalı.
o          Sara’ya benzeyen ancak sara tanısı konmamış nöbet ge­çiren hastalar sabah akşam okumalı.
o          14 ayrı kâğıda yazılıp yedisi tütsü yapılmalı, diğer yedi­sinin de yedi sabah birer tane suyu içilmeli.
o          Cin şerrinden emin olmak için yazılıp üstte taşınmalı.
o          Cine tutulmuş kimse için mürekkepli kalemle yazılıp ona suyu içirilmeli.
o          Cine tutulmuş bayılan hasta için yazılıp başına ya da boynuna bağlanmalı.
o          Ağır basan kişiler için yazılıp başa takılmalı.
o          Evlerini cinlerin bastığı, tuhaf seslerin ve tuhaf görün­tülerin olduğu kişiler yazıp eve koymalı. Nöbet geçiren hastalar için yazılıp yastıklarına konulmalı.
Burada aktarılan ifadeler bize ait değildir. Daha önce de be­lirttiğimiz gibi havas ilmiyle uğraşmış âlimlerden yıllar ön­ce edindiğimiz verilerden bazılarıdır. Bunların da bilinmesin­de fayda gördüğümüz için aktarmayı uygun bulduk.

Kaynak:
Cevat TOPKARA,
Büyü Tutar Cin Çarpar
(Büyücülerin Arka Bahçesi), Popüler Kitaplar, 2004, İstanbul, s.217-223

0 comments :