Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-
Efendimiz, Cenâb-ı Hak’tan üç türlü ilim telakkî etmiştir...
BİRİNCİSİ: (Beşer idrâkinin üzerinde
olduğundan insanlara açıklanmamıştır. )
Kendisi ile Allâh -celle celâlühû- arasında mahfuzdur. Bu ilim,
beşer idrâkinin üzerinde olduğundan insanlara açıklanmamıştır. Ancak nûr-i
nübüvvet ile kavranabilir. Hurûf-i Mukattaa’nın yüklendiği mânâlar bu
kabîldendir. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-,
tebliğine memur olduğu vahyin dışında kendisine husûsî olarak bildirilen her
bilgiyi ashâbına nakletmemiştir. Rasûlullâh Efendimiz’in şu hadîs-i şerîfi, bu
hakîkate işâret etmektedir:
“Şâyet bildiklerimi bilseydiniz; az güler, çok ağlardınız.” (Buhârî, Küsûf, 2; Müslim, Salât,
112)
Mevzuyla alâkalı diğer bir hadîs-i şerîfte de:
“Benim Cenâb-ı Hak ile öyle anlarım olur ki, onlara
ne bir mukarreb melek ne de herhangi bir peygamber vâkıf olamaz.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadir, IV, 8) buyrulmaktadır.
İKİNCİSİ: (Şerîat ilmi)
Umûma âit olan şerîat ilmidir. Bütün insanlık âlemi, bu
bilgilere îmân etmek ve onlarla amel etmekle mükelleftir. Şu âyet-i kerîme, bu
nevî ilmi ifâde etmektedir:
يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ
بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ
رِسَالَتَهُ
“Ey Rasûl! Rabbinden sana inen
vahiyleri tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Rabbinin elçiliğini yerine getirmiş
olmazsın!..” (el-Mâide,
67)
ÜÇÜNCÜSÜ: (Ledünnî ilim)
Bir kısım ehil zevâta verilmiştir. Allâh Rasûlü -sallâllâhu
aleyhi ve sellem-, bu ilmin ehli olmayan kimselere verilmesini yasaklamıştır.
Bir defasında İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’ya:
“Ey
İbn-i Abbâs, insanlara akıllarının almayacağı bir söz söyleme. Zîrâ böyle
yapman, fitneye düşmelerine sebep olur.” (Deylemî, Müsned, V, 359/8434) tavsiyesinde
bulunmuştur. Bu sebeple Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-:
“İnsanlara anladıkları şeyleri söyleyin, anlamadıklarını
da bırakın. Siz, Allâh ve Rasûlü’nün yalanlanmasını ister misiniz?” (Buhârî, İlim, 49) buyurmuştur.
Yine İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-’dan gelen bir rivâyete
göre ashâb-ı kirâm:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Sen’den duyduklarımızın hepsini haber
verelim mi?” diye sordular. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Evet. Ancak bir topluluğa akıllarının almayacağı bir
şeyi anlatmanız hâriç. Çünkü bu durum bâzılarının fitneye düşmelerine yol
açar.” buyurdu.
Bu hatırlatmadan sonra İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ- herhangi bir topluluğa
bir husûsu îzâh ederken bâzı şeyleri kinâyeli olarak anlatırdı. (Ali
el-Müttaki, Kenzu’l-Ummâl,
X, 307/29537)
Bu hususta Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- da şöyle buyuruyor:
“Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den iki kap
dolusu ilim aldım. Bunların birini açıkladım. Eğer diğerini açığa vursaydım, şu
gırtlağım kesilirdi.” (Buhârî,
İlim, 42)
Ashâbın seçkinlerinin ehil olmayanlardan gizli tuttuğu bu ilim,
anlayış ve idrâk ediş husûsunda fevkalâde bir kudret ile techîz edilmiş
bulunan müstesnâ insanların kavrayabilecekleri gerçeklerdir. Rasûlullâh
-sallâllâhu aleyhi ve sellem-böyle gerçekleri ashâb-ı kirâmdan Hazret-i Ebû
Bekir ve Hazret-i Ali gibi bâzı müstesnâ anlayışlı kimselere nakil ve ifâde
buyurmuştur. Herkes, bundan kâbiliyeti ve istîdâdı kadar mes’ûldür. Kul, kendi
selâmeti için bu istîdâdı inkişâf ettirmeye; zühd, takvâ ve ihsân duygusuna
vâsıl olmaya, diğer bir tâbirle tasavvufu en güzel bir şekilde yaşamaya
çalışmalıdır. Bu da ancak nefsin tezkiyesi, kalbin tasfiyesi ile mümkündür.
Ferdin selâmeti, evvelâ şer’î gerçeklere ittibâ ile mümkündür.
Tasavvufî gerçeklerle hemhâl olması ise, bu selâmetin yüksek bir seviyede, yâni
vasıflı bir sûrette tahakkukunu sağlar.
Şer’î gerçekler herkesi muhâtap aldığından rahmet-i ilâhiyye
îcâbı mükellefiyetler asgarîde tutulmuş, umûmun en âciz fertlerinin tâkati
ölçü olarak alınmıştır. Tasavvuf yolunda ilerleme ise, kâbiliyete göre
olduğundan bu yolun önü açık tutulmuş, ehline “Fenâ fillâh”a ve hattâ “Bekâ
billâh”a kadar ruhsat tanınmıştır. Meselâ bir kısım mallarda zekât kırkta bir
olmakla birlikte Cenâb-ı Hak infâkın önünü açık tutmuş, mü’minin îsarda
bulunarak kendi ihtiyâcı olan miktarı bile muhtaç kardeşine vermesini teşvik
buyurmuştur. Dolayısıyla zekâtın fıkhî nisâbı kalbî bakımdan asgarî seviyeye
göredir. Kalbî seviye yükseldikçe infâkın ölçüsü de artmaktadır.
Bu itibarla tasavvufî ilim, mânevî eğitim sonucu ferdin istîdâdı
nisbetinde ulaşılabilen Hak vergisi «ledünnî» bir ilimdir. Kur’ân-ı Kerîm’in
birtakım âyet-i kerîmelerinde bu ilimden bahsedilmiş olması, bunun delîlidir.
Allâh Teâlâ, kendisinden hakkıyla ittikâ eden, beşerî irâde ve arzularını
ilâhî irâdeye râm edebilen kullarının kalblerine, akılların tartamadığı
birçok lutuflarda bulunur. Nitekim yüce Rabbimiz, böyle muttakî
kullarına husûsî bir ilim ve hikmet lutfettiğini Kur’ân-ı Kerîm’de
şöyle bildirmektedir:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا إِنْ تَتَّقُوا اللهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ
سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
“Ey îmân edenler! Eğer Allâh’tan ittikâ
ederseniz, O, size bir furkan (iyi ile kötüyü ayırd edecek bir
ilim, firâset ve anlayış) verir,
günahlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allâh, büyük lutuf
sâhibidir.” (el-Enfâl,
29)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ وَآمِنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ
رَحْمَتِهِ وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُوراً تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللهُ
غَفُورٌ رَحِيمٌ
“Ey îmân edenler! Allâh’tan sakının
ve Peygamberi (Hazret-i
Muhammed)’e îman edin ki Allâh size rahmetinden iki kat versin,
size ışığında yürüyeceğiniz bir nûr lutfetsin ve sizi bağışlasın.
Şüphesiz Allâh Gafûr (çok
bağışlayan) ve
Rahîm (çok
merhamet eden)dir.” (el-Hadîd, 28)
İmâm-ı Gazâlî ve Abdülkâdir-i
Geylânî gibi
zâtlar, önce zâhirî ilmin zirvesine ulaştılar. Lâkin bâzı gaybî inceliklere ve
Allâh’a giden hassas, ince ve nâzenîn yola, kalbî derinlikleri sâyesinde ve çok
sonra erişebildiler; Hak dostu oldular. Allâh -celle celâlühû-, umûma lutfetmediği
bâzı sırları, kalbî derinlikleri nisbetinde onlara ve onlar gibi bâzı müstesnâ
yaratılıştaki insanlara ihsân etti. Böyle olmasaydı, onların bilinen zirve
şahsiyetleri ortaya çıkmazdı.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş – Kur’ân-ı Kerim
Işığında Nebiler Silsilesi – 1
İslamveihsan.com
İslamveihsan.com
1 comments :
Merkur 23C Double Edge Stainless Steel Double Edge
The Merkur 23C Double titanium money clip Edge stainless steel double edge safety razor is a chrome finished 2-piece double edge titanium blue ps4 controller razor. The weight of the razor is aftershokz titanium approximately galaxy watch 3 titanium 2.3 titanium bikes
Yorum Gönder